Tılsımlar Mecmuası | Yirminci Mektubun Onuncu Kelimesine Zeyldir | 44
(42-46)
Tâ düşmanın mağlûb ordusu içindeki şahın büyük bir müşirine rastgeldi; kendi padişahı namına, “Seni esir ediyorum!...gel!” der. Esir eder, getirir.Şu hâlin sırrı ve hikmeti şudur ki:
Evvelki başıbozuk, kendi menba'-ı kuvvetini ve techizatını kendisi taşımaya mecbur olduğu için, gayet cüz'î iş görebildi. Şu me'mur ise; kendi kuvvetinin menba'ını taşımaya mecbur değil, belki onu ordu ve padişah taşıyor. Mevcud telgraf ve telefon teline makinasını küçük bir tel ile rabtetmek gibi, şu adam bu intisabla kendini o hadsiz kuvvete rabteder.
İşte وَلِلّهِ اْلمَثَلُ اْلاَعْلَى Eğer her mahlûk, her zerre doğrudan doğruya Vâhid-i Ehad'e isnad edilse ve onlar ona intisab etseler; o vakit o intisab kuvvetiyle ve seyyidinin havliyle, emriyle; karınca, Fir'avn'ın sarayını başına yıkar, baş aşağı atar… sinek, Nemrud'u gebertip cehennem'e atar... bir mikrop, en cebbar bir zâlimi kabre sokar.. buğday tanesi kadar çam çekirdeği, bir dağ gibi bir çam ağacının destgâhı ve makinası hükmüne geçer.. havanın zerresi, bütün çiçeklerin, meyvelerin ayrı ayrı işlerinde, teşekkülâtlarında muntazaman, güzelce çalışabilir. Bütün bu kolaylık, bilbedâhe me'muriyet ve intisaptan ileri geliyor. Eğer iş başı- bozukluğa dönse, esbaba ve kesrete ve kendi kendilerine bırakılıp şirk yolunda gidilse, o vakit herşey, cirmi kadar ve şuuru mikdarınca iş görebilir.
Üçüncü Temsil: Meselâ iki arkadaş var. Hiç görmedikleri bir memleketin ahvâline dair istatistikli bir nevi coğrafya yazmak istiyorlar.
Birisi, o memleketin padişahına intisab edip, telgraf ve telefon dairesine girer. On paralık bir tel ile, kendi telefon makinasını devletin teline rabteder. Her yer ile görüşür, muhabere eder, mâlûmat alır. Gayet muntazam ve mükemmel coğrafya istatistiğine ait san'atkârâne bir eser yapar.
Evvelki başıbozuk, kendi menba'-ı kuvvetini ve techizatını kendisi taşımaya mecbur olduğu için, gayet cüz'î iş görebildi. Şu me'mur ise; kendi kuvvetinin menba'ını taşımaya mecbur değil, belki onu ordu ve padişah taşıyor. Mevcud telgraf ve telefon teline makinasını küçük bir tel ile rabtetmek gibi, şu adam bu intisabla kendini o hadsiz kuvvete rabteder.
İşte وَلِلّهِ اْلمَثَلُ اْلاَعْلَى Eğer her mahlûk, her zerre doğrudan doğruya Vâhid-i Ehad'e isnad edilse ve onlar ona intisab etseler; o vakit o intisab kuvvetiyle ve seyyidinin havliyle, emriyle; karınca, Fir'avn'ın sarayını başına yıkar, baş aşağı atar… sinek, Nemrud'u gebertip cehennem'e atar... bir mikrop, en cebbar bir zâlimi kabre sokar.. buğday tanesi kadar çam çekirdeği, bir dağ gibi bir çam ağacının destgâhı ve makinası hükmüne geçer.. havanın zerresi, bütün çiçeklerin, meyvelerin ayrı ayrı işlerinde, teşekkülâtlarında muntazaman, güzelce çalışabilir. Bütün bu kolaylık, bilbedâhe me'muriyet ve intisaptan ileri geliyor. Eğer iş başı- bozukluğa dönse, esbaba ve kesrete ve kendi kendilerine bırakılıp şirk yolunda gidilse, o vakit herşey, cirmi kadar ve şuuru mikdarınca iş görebilir.
Üçüncü Temsil: Meselâ iki arkadaş var. Hiç görmedikleri bir memleketin ahvâline dair istatistikli bir nevi coğrafya yazmak istiyorlar.
Birisi, o memleketin padişahına intisab edip, telgraf ve telefon dairesine girer. On paralık bir tel ile, kendi telefon makinasını devletin teline rabteder. Her yer ile görüşür, muhabere eder, mâlûmat alır. Gayet muntazam ve mükemmel coğrafya istatistiğine ait san'atkârâne bir eser yapar.
Ses Yok