Tılsımlar Mecmuası | Yirminci Mektubun Onuncu Kelimesine Zeyldir | 45
(42-46)
Öteki arkadaş ise, ya elli sene mütemâdiyen gezecek ve müşkilâtla her yeri görüp her hâdiseyi işitecek, veyahut milyonlarla lirayı sarfedip, devletin tel ve telefon temdidatı kadar ve padişah gibi telgraf sâhibi olacak. Tâ evvelki arkadaşı gibi o mükemmel eseri yapsın. Öyle de: وَلِلّهِ اْلمَثَلُ اْلاَعْلَى eğer hadsiz eşya ve mahlûkat Vâhid-i Ehad'e verilse, o vakit o irtibat ile her şey birer mazhar olur. O Şems-i Ezelî'nin tecellisine mazhariyetle, kavanin-i hikmetine ve desâtir-i ilmiyesine ve nevamis-i kudretine irtibat peyda eder. O vakit havl ve kuvvet-i İlâhiyye ile herşey'i görür bir gözü ve her yere bakar bir yüzü ve her işe geçer bir sözü hükmünde bir cilve-i Rabbaniyyeye mazhar olur. Eğer o intisab kesilse; o şey, bütün eşyadan dahi inkıta' eder, cirmi kadar bir küçüklüğe sığışır. O halde bir Ulûhiyyet-i Mutlaka sâhibi olmalı ki, evvelki vaziyette gördüğü işleri görebilsin.

Elhâsıl: Vahdet ve îman yolunda, vücub derecesinde bir sühulet ve kolaylık var. Şirk ve esbabta, imtina' derecesinde müşkilat ve suûbet var. Çünki bir vâhid, külfetsiz olarak kesîr eşyaya bir vaziyet verir ve bir neticeyi istihsal eder. Eğer o vaziyeti almayı ve o neticeyi istihsal etmeyi, o eşya-yı kesîreye havale edilse; o vakit pekçok külfetle ve pek çok hareketlerle ancak o vaziyet alınır ve o netice istihsal edilir. Meselâ üçüncü mektupda denildiği gibi: Semâvat meydanında, Şems ve Kamer kumandası altında yıldızlar ordusunu harekete getirmekle, her gece ve her sene, şa'şaalı tesbihkarâne bir seyeran ve cereyan vermek demek olan cazibedar, sevimli vaziyet-i semaviye ve mevsimlerin değişmesi gibi büyük maslahatların vücud bulması demek olan o ulvî, hikmetli, netice-i Arziyye, eğer vahdete verilse; o Sultân-ı Ezel, kolayca küre-i arz gibi bir neferi, o vaziyet ve o netice için ecram-ı ulviyeye kumandan tayin eder. O vakit arz emir aldıktan sonra, me'muriyet neş'esinden mevlevî gibi zikr ve semaa kalkar; az bir masrafla o güzel vaziyet hâsıl olur, o mühim netice vücud bulur. Eğe arz'a, “Sen dur, karışma!” denilse; ve o netice ve o vaziyetin istihsali de semâvata havâle edilse; ve vahdetten, kesrete ve şirke gidilse; her gün ve her sene, binler derece küre-i arzdan büyük olan milyonlar adedince yıldızlar hareket etmek, milyarlar sene mesafeyi yirmidört saatte ve bir senede kestirmek lâzımdır.
Ses Yok