Hem buraya gelen iki makine, size müsaade verilmezse geri gitsinler. Hem telaş edip sıkılmayınız, me’yus olmayınız.
sırriyle, inâyet-i İlâhîye inşâallah çabuk imdâdımıza yetişir.
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Risâle-i Nur benim bedelime sizlerle görüşür, derse müştak yeni kardeşlerimize güzelce ders verir. Nurlarla ya okumak veya okutmak veya yazmak sûretindeki meşguliyet; tecrübelerle kalbe ferah, ruha rahat, rızka bereket, vücûda sıhhat veriyor. Şimdi Husrev gibi Nur kahramanı size ihsan edildi. İnşâallah bu medrese-i Yusufiye dahi, Medreset-üz Zehra’nın bir mübârek dershânesi olacak. Ben şimdiye kadar Husrev’i ehl-i dünyaya göstermiyordum, gizlerdim. Fakat neşredilen mecmûalar, onu ehl-i siyasete tamamiyle gösterdi, gizli birşey kalmadı. Onun için ben onun iki-üç hizmetini has kardeşlerime izhar ettim. Hem ben, hem o, daha gizlemek değil, lüzum ise aynı hakîkat beyân edilecek. Fakat şimdilik karşımızda hakîkatı dinleyecekler içinde dehşetli ve tezahür etmiş iki muannid; hem zındık, hem komünist hesabına -biri Emirdağı’nda ma’lûm olmuş, biri de burada- gâyet dessasane, aleyhimizde iftiralarla me’murları ürkütmeğe çalışıyorlar. Onun için biz şimdilik çok ihtiyat edip telaş etmemek ve inâyet-i İlâhîyye’nin imdâdımıza gelmesini tevekkül ile beklemek lâzımdır.
Ey Hapis Arkadaşlarım ve Din Kardeşlerim!
Size, hem dünya azabından, hem âhiret azabından kurtaracak bir hakîkatı beyân etmek kalbime ihtar edildi. O da şudur: