Şualar | OnDördüncü Şuâ | 400
(384-508)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Ben hem Risâle-i Nur’u, hem sizleri, hem kendimi, Husrev ve Hıfzı ve Bartın’lı Seyyid’in kıymetdar müjdeleriyle hem tebrik, hem tebşir ediyorum. Evet bu sene hacca gidenler, Mekke-i Mükerreme’de Nur’un kuvvetli mecmûalarını büyük âlimlerin hem Arabça, hem Hindçe tercüme ve neşre çalışmaları gibi; Medine-i Münevvere’de dahi o derece makbul olmuş ki, Ravza-i Mutahhara’nın Makber-i Saadet’i üstünde konulmuş. Hacı Seyyid, kendi gözüyle Asâ-yı Musa mecmûasını kabr-i Peygamberî (A.S.M.) üzerinde görmüş. Demek makbul-ü Nebevî olmuş ve rıza-yı Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm dâiresine girmiş. Hem niyet ettiğimiz ve buradan giden hacılara dediğimiz gibi, Nurlar bizim bedelimize o mübârek makamları ziyaret etmişler. Hadsiz şükür olsun, Nur’un kahramanları bu mecmûaları tashihli olarak neşretmeleriyle, pekçok faidelerinden birisi de; beni tashih vazifesinden ve merakından kurtardığı gibi, kalemle yazılan sâir nüshalara tam bir me’haz olmak cihetinde yüzer tashihçi hükmüne geçtiler. Cenâb-ı Erhamürrâhimîn o mecmûaların herbir harfine mukabil onların defter-i hasenatlarına bin hasene yazdırsın. Âmîn, âmîn, âmîn.

* * *

MÜJDELİ VE TÂBİRİ ÇIKMIŞ LÂTİF BİR RÜYA

Bana hizmet eden Ali geldi, dedi: “Ben rü’yada gördüm ki, sen Husrev’le beraber Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın elini öptün.” Birden bir mektub aldım ki, Husrev’in hattıyla yazılan Asâ-yı Musa mecmûasını kabr-i Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm üzerinde hacılar görmüşler. Demek benim bedelime Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın ma’nevî elini, Husrev kaleminin vasıtasıyla öpmüş ve rıza-yı Nebeviyeye mazhar olmuş.

* * *
Ses Yok