Şualar | OnDördüncü Şuâ | 495
(384-508)

Biz Risâle-i Nur’u seviyoruz. Ve onu hakîki ve riyâsız bir din kitabı ve Kur’ân tefsiri biliyoruz. Kıymet ölçüleri ve hükümleri vicdânî bir takdir mes’elesidir. Buna kimse müdahale edemez. Evet biz Risâle-i Nur müellifinin dâima ayn-ı hakîkat dersi verdiğine kailiz. Kendisinin kabûl etmemesi, bizim bu kanaatımızı sarsmıyor. Ancak bizim kabûl ettiğimiz, kerâmet-i kevniyesinden dolayı değil, Nurların dersinde hârikulâde ve ekmel tezahürlerine şahit olduğumuz ve bütün cihan-ı irfana meydan okuyan kerâmet-i ilmiyesinden dolayıdır. Tahsil hayatı üç aydan başka mevcût olmadığı halde, bu kadar feyz-i ilim neşreden ve ilminin hârikalarıyla en münteha mesail-i ilmiyede ve âliyede en yüksek mütefekkirleri dahi hayrette bırakacak bir mantık ulviyeti ibraz eden ve hayatının yarısından sonra öğrendiği bir lîsanda bu kadar câzibedâr bir tarz-ı beyân ve sürükleyici bir hararet izhar eden ve gâyet feyyaz bir aşk ve heyecan terennüm eden ve bir derya-yı îman ve bir hazine-i tevhid ve bir umman-ı hikmet hâlinde coşan bir ikinci Bediüzzaman gösterebilir misiniz? Fâni zevâhirin âlâyişine ednâ bir meyl ve iltifat göstermeyen ve en küçük bir menfaat ve lezzete tenezzül etmeyen; levs-i fânînin ayağına dolaşan bütün yaltaklanmalarına aslâ kıymet vermeyen; kimseden birşey beklemeyen ve dilenmeyen ve kendisine arzedilenleri kabûl etmeyen; iffet ve ismetin en âlî örneklerini yaşatarak sabûrâne mütehammilâne her nevi mahrûmîyetlere göğüs germek sûretiyle kendini hakîkata ve envâr-ı Kur’âniyeye ve maarif-i Muhammediyenin (A.S.M.) izharına vakfeden ve memleket ve milletin ızdırabatı karşısında pür-rahm ü şefkat ağlayan; kendine yapılan bunca ihânetlere rağmen etrafındakilerin saadetleri için hizmetinden aslâ vazgeçmeyen, ihtiyarlığına ve bîkesliğine bakmıyarak insanları gayya-yı cehl ve girdbad-ı inkârdan kurtarmağa, hasbî ve İlâhî bir cehd ile çalışan ve savaşan fazilet ve nur âbidesini Üstad addetmekliğimizi çok mu görüyorsunuz?.. Kendisinin bu arzedilen kerâmet-i ilmiyesiyle beraber, sırf ahlâk ölçülerinin kaybolduğu böyle bir devirde gösterdiği bu misilsiz feragat ve istiğna ve şâheser-i ismet ve istikamet dolayısıyla yine bir enmuzec-i kemâl ve mihrab-ı fazilet olarak tanınmağa ve iktidâ edilmeğe şâyandır.

Ses Yok