Sözler | Onuncu Söz | 96
(48-119)
Mukaddime

(Haşir akidesinin, pek çok ruhî faidelerinden ve hayatî neticelerinden birtek netice-i câmiayı ihtisar ile beyân ve hayat-ı insânîyyeye husûsan hayat-ı içtimaiyesine ne derece lüzumlu ve zarurî olduğunu izhar ve bu îmân-ı haşrî akidesinin pek çok hüccetlerinden, bir tek hüccet-i külliyyeyi icmâl ile göstermek ve o akide-i haşriyye ne derece bedihî ve şüphesiz bulunduğunu ifade etmekten ibaret olarak “İki Nokta”dır.)

BİRİNCİ NOKTA: Âhiret akidesi; hayat-ı içtimaiyye ve şahsiyye-i insânîyyenin üssül-esası ve saadetinin ve kemâlâtının esasatı olduğuna, yüzer delillerinden bir mikyas olarak yalnız “Dört” tanesine işaret edeceğiz:

Birincisi: Nev-i beşerin hemen yarısını teşkil eden çocuklar, yalnız Cennet fikriyle, onlara dehşetli ve ağlatıcı görünen ölümlere ve vefatlara karşı dayanabilirler ve gayet zaîf ve nazik vücûdlarında bir kuvve-i mânevîyye bulabilirler ve her şeyden çabuk ağlayan gayet mukavemetsiz mizâc-ı ruhlarında, o Cennet ile bir ümid bulup mesrûrâne yaşayabilirler. Meselâ Cennet fikriyle der: “Benim küçük kardeşim veya arkadaşım öldü. Cennetin bir kuşu oldu. Cennette gezer, bizden daha güzel yaşar.” Yoksa, her vakit etrafında kendi gibi çocukların ve büyüklerin ölümleri, o zaîf bîçarelerin endişeli nazarlarına çarpması; mukavemetlerini ve kuvve-i mânevîyyelerini zîr ü zeber ederek gözleriyle beraber ruh, kalb, akıl gibi bütün letâifini dahi öyle ağlattıracak, ya mahvolup veya divâne bir bedbaht hayvan olacaktı...

İkinci delil: Nev-i insânın -bir cihette- nısfı olan ihtiyarlar, yalnız hayat-ı uhreviye ile yakınlarında bulunan kabre karşı tahammül edebilirler. Ve çok alâkadar oldukları hayatlarının yakında sönmesine ve güzel dünyalarının kapanmasına mukabil bir teselli bulabilirler ve çocuk hükmüne geçen seri-üt-teessür ruhlarında ve mizaçlarında, mevt ve zevalden çıkan elîm ve dehşetli me’yusiyyete karşı, ancak hayat-ı bâkiy-ye ümidiyle mukabele edebilirler.

Dinle
-