Sözler | OnBeşinci Söz | 180
(176-192)

Elbette ervah-ı habîse dahi, ahyârı taklîden semâvat memleketine gitmeğe teşebbüs edecekler. Çünki, vücûdca letâfet ve hiffetleri var. Hem, şüphesiz tard ve ref’edilecekler. Çünki, mâhiyetçe şeraret ve nühusetleri vardır. Hem, bilâşek velâ şüphe, şu muamele-i mühimmenin ve şu mübareze-i mânevîyyenin âlem-i şehadette bir alâmeti, bir işareti bulunacaktır. Çünki: Saltanat-ı Rubûbiyyetin hikmeti iktiza eder ki: Zîşuur için, bâhusus en mühim vazifesi müşahede ve şehadet ve dellâllık ve nezaret olan insân için tasarrufat-ı gaybiyyenin mühimlerine bir işaret koysun, birer alâmet bıraksın. Nasılki, nihayetsiz bahar mu’cizâtına yağmuru işaret koymuş ve havârik-ı san’atına esbab-ı zâhiriyyeyi alâmet etmiş. Tâ, âlem-i şehadet ehlini işhad etsin. Belki, o acib temaşaya, umum ehl-i semâvat ve sekene-i arzın enzar-ı dikkatlerini celbetsin. Yâni o koca semâvâtı, etrafında nöbettarlar dizilmiş, burçları tezyin edilmiş bir kal’a hükmünde, bir şehir sûretinde gösterip haşmet-i Rubûbiyyetini tefekkür ettirsin. Mâdem şu mübareze-i ulviyyenin ilânı, hikmeten lâzımdır. Elbette ona bir işaret vardır. Halbuki hâdisat-ı cevviyye ve semâviyye içinde şu ilâna münâsib hiçbir hâdise görünmüyor. Bundan daha ensebi yoktur. Zira, yüksek kalelerin muhkem burçlarından atılan mancınıklar ve işaret fişeklerine benzeyen şu hâdisat-ı necmiyye, bu recm-i şeytana ne kadar enseb düştüğü bedâheten anlaşılır. Halbuki şu hâdisenin, bu hikmetten ve şu gayeden başka ona münâsib bir hikmeti bilinmiyor. Sâir hâdisat öyle değil. Hem şu hikmet, zaman-ı Âdem’den beri meşhurdur ve ehl-i hakikat için meşhuddur.

Altıncı Basamak: Beşer ve cin, nihayetsiz şerre ve cühuda müstaid olduklarından, nihayetsiz bir temerrüd ve bir tuğyan yaparlar. İşte bunun için Kur’an-ı Kerim, öyle i’câzkâr bir belâgatla ve öyle âlî ve bâhir üslûblarla ve öyle gâlî ve zâhir temsiller ve mesellerle ins ve cinni isyandan ve tuğyandan zecreder ki; kâinatı titretir. Meselâ:

Ey ins ve cin! Emirlerime itaat etmezseniz, haydi hudud-u mülkümden elinizden gelirse çıkınız, meseline işaret eden

âyetindeki âzametli inzara ve dehşetli tehdide ve şiddetli zecre dikkat et.

Dinle
-