Sözler | Yirminci Söz | 255
(245-268)

İşte bunda işaret ediyor ki: Beşere yol açıktır ki, havada böyle bir mesâfeyi kat’etsin. Öyle ise ey beşer! Mâdem sana yol açıktır. Bu mertebeye yetiş ve yanaş. Cenâb-ı Hak, şu âyetin lisanıyla mânen diyor: “Ey insân! Bir abdim, hevâ-i nefsini terk ettiği için havaya bindirdim. Siz de nefsin tenbelliğini bırakıp bâzı kavânîn-i âdetimden güzelce istifâde etseniz, siz de binebilirsiniz...”

Hem Hazret-i Mûsa Aleyhisselâm’ın bir mu’cizesini beyân eden:

ilâ âhir... Bu âyet işaret ediyor ki: Zemin tahtında gizli olan rahmet hazinelerinden, basit âletlerle istifâde edilebilir. Hattâ taş gibi bir sert yerde, bir asâ ile âb-ı hayat celbedilebilir. İşte şu âyet, bu mânâ ile beşere der ki: “Rahmetin en lâtif feyzi olan âb-ı hayatı, bir asâ ile bulabilirsiniz. Öyle ise haydi çalış bul!” Cenâb-ı Hak şu âyetin lisan-ı remziyle mânen diyor ki: “Ey insân! Mâdem bana itimad eden bir abdimin eline öyle bir asâ veriyorum ki: Her istediği yerde âb-ı hayatı onunla çeker. Sen de benim kavânîn-i rahmetime istinad etsen; şöyle ona benzer veyahut ona yakın bir âleti elde edebilirsin, haydi et!” İşte beşer terakkiyatının mühimlerinden birisi; bir âletin icadıdır ki: Ekser yerlerde vurulduğu vakit suyu fışkırtıyor. Şu âyet, ondan daha ileri, nihayat ve gayât-ı hududunu çizmiştir. Nasılki evvelki âyet, şimdiki hal-i hâzır tayyareden çok ileri nihayetlerinin noktalarını tâyin etmiştir.

Hem meselâ: Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın bir mu’cizesine dair:

Kur’an, Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın nasıl ahlâk-ı ulviyyesine ittibaa beşeri sarihan teşvik eder. Öyle de, şu elindeki san’at-ı âliyyeye ve tıbb-ı Rabbanîye, remzen tergib ediyor. İşte şu âyet işaret ediyor ki: “En müzmin dertlere dahi derman bulunabilir. Öyle ise ey insân ve ey musibetzede benî-Âdem! Me’yus olmayınız. Her dert, -ne olursa olsun- dermanı mümkündür. Arayınız, bulunuz. Hattâ ölüme de muvakkat bir hayat rengi vermek mümkündür.” Cenâb-ı Hak, şu âyetin lisan-ı işaretiyle mânen diyor ki: “Ey insân! Benim için dünyayı terk eden bir abdime iki hediye verdim. Biri, ma’nevî dertlerin dermanı; biri de, maddî dertlerin ilâcı... İşte ölmüş kalbler nûr-u hidâyetle diriliyor. Ölmüş gibi hastalar dahi, O’nun nefesiyle ve ilâcıyla şifa buluyor. Sen de benim eczahâne-i hikmetimde her derdine deva bulabilirsin. Çalış, bul!

Dinle
-