Nazarî ise, o çekirdekte, ondan halkolunacak ağacın müddet-i hayatındaki geçireceği tavırlar, vaziyetler, şekiller, hareketler, tesbihatlardır ki, tarihçe-i hayat namıyla tâbir edilen vakit-bevakit değişen tavırlar, vaziyetler, şekiller, fiiller; o ağacın dalları, yaprakları gibi intizâmlı birer kaderî mikdarı vardır. Mâdem en âdi ve basit eşyada böyle kaderin tecellisi var. Elbette umum eşyanın vücûdundan evvel yazılı olduğunu ifade eder ve az bir dikkatle anlaşılır. Şimdi; vücûdundan sonra herşeyin sergüzeşt-i hayatı yazıldığına delil ise; âlemde “Kitab-ı Mübin” ve “İmam-ı Mübin”den haber veren bütün meyveler ve “Levh-i Mahfuz”dan haber veren ve işaret eden insândaki bütün kuvve-i hâfızalar birer şahiddir, birer emâredir. Evet herbir meyve, bütün ağacın mukadderat-ı hayatı, onun kalbi hükmünde olan çekirdeğinde yazılıyor. İnsânın sergüzeşt-i hayatıyla beraber kısmen âlemin hâdisat-ı mâziyyesi, kuvve-i hâfızasında öyle bir sûrette yazılıyor ki, güya hardal küçüklüğünde bu kuvvecikte dest-i kudret, kalem-i kaderiyle insânın sahife-i a’mâlinden küçük bir sened istinsah ederek, insânın eline verip, dimağının cebine koymuş. Tâ, muhasebe vaktinde onunla hatırlatsın. Hem, tâ mutmain olsun ki; bu fena ve zeval herc ü mercinde beka için pek çok âyineler var ki, Kadîr-i Hakîm, zâillerin hüviyetlerini onlarda tersim edip ibka ediyor. Hem, beka için pek çok levhalar var ki, Hafîz-i Alîm, fânilerin mânâlarını onlarda yazıyor...
Elhasıl: Mâdem en basit ve en aşağı derece-i hayat olan nebâtat hayatı, bu derece kaderin nizâmına tabidir. Elbette en yüksek derece-i hayat olan hayat-ı insânîyye, bütün teferruatıyla kaderin mikyasıyla çizilmiştir ve kalemiyle yazılıyor. Evet, nasıl katreler, buluttan haber verir; reşhalar su menbaını gösterir; senedler, cüzdanlar, bir defter-i kebirin vücûduna işaret ederler. Öyle de: Şu meşhudumuz olan, zîhayatlardaki intizâm-ı maddî olan bedihî kader ve intizâm-ı ma’nevî ve hayatî olan nazarî kaderin reşhaları, katreleri, senedleri, cüzdanları hükmünde olan meyveler, nutfeler, tohumlar, çekirdekler, sûretler, şekiller; bilbedâhe “Kitab-ı Mübin” denilen irade ve evâmir-i tekviniyyenin defterini ve “İmam-ı Mübin” denilen ilm-i İlâhînin bir divanı olan Levh-i Mahfuz’u gösterir.
Netice-i meram: Mâdem bilmüşâhede görüyoruz ki, herbir zîhayatın neşv ü nema zamanında; zerreleri, eğri büğrü hudutlara gider, durur. Zerreler yolunu değiştirir. O hudutların nihayetlerinde birer hikmet, birer faide, birer maslahatı semere verirler. Bilbedâhe, o şeyin mik-dar-ı sûrîsi, bir kader kalemiyle tersim edilmiştir. İşte: meşhud, bedihî kader, o zîhayatın ma’nevî hâlâtında dahi bir kader kalemiyle çizilmiş muntâzam meyvedâr hudutları, nihayetleri var olduğunu gösterir. Kudret masdardır, kader mistardır. Kudret; o maânî kitabını, o mistar üstünde yazar.