Meselâ: Hazret-i Mûsa Aleyhisselâm’ın makamı olan semâ dairesinde en ziyâde hükümfermâ, Hazret-i Mûsa Aleyhisselâmın mazhar olduğu “Mütekellim” ünvanıdır ve hâkeza... İşte Zât-ı Ahmediyye Aleyhissalâtü Vesselâm, çünki, ism-i âzama mazhardır ve nübüvveti, umumîdir ve bütün Esmâya mazhardır. Elbette, bütün devâir-i Rubûbiyyetle alâkadardır... Elbette o dairelerde makam sahibi olan enbiyalarla görüşmek ve umum tabakattan geçmek; hakîkat-ı Mi’racı iktiza ediyor.
İkinci Temsil: Nasılki bir sultanın ünvânlarından olan “Kumandan-ı âzam” ünvanı, devâir-i askeriyenin serasker dairesi gibi, küllî ve geniş daireden tut, tâ onbaşı dairesi gibi cüz’î ve hususî herbir dairede bir zuhuru, bir cilvesi vardır. Meselâ: Bir nefer; o kumandanlık ünvan-ı âzamının nümûnesini onbaşı şahsında görür, ona bakar, ondan emir alır. O nefer, onbaşı olduğunda; çavuş dairesindeki kumandanlık dairesi nazarına çarpar, ona bakar. Sonra çavuş olsa, o vakit kumandanlık nümûnesini ve cilvesini mülâzım dairesinde görür. O makamda ona mahsus bir iskemle bulunur. Ve hâkezâ... Yüzbaşı, binbaşı, ferik, müşir dairelerinden her birinde, dairelerin büyük ve küçüklüğü nisbetinde o kumandanlık ünvânını görür.
Şimdi, bir neferi O kumandan-ı âzam, bütün devair-i askeriyyeye taallûk edecek bir vazife ile tavzif etmek istese: Bir müfettiş gibi her devâiri görüp ve görünecek bir makam vermek istese; elbette O kumandan-ı âzam; o neferi, onbaşı dairesinden tut, tâ daire-i âzamına kadar birer birer gezdirecek; tâ görsün, görülsün... Sonra huzuruna kabûl edip sohbetine müşerref ederek, nişan ve ferman verip taltif ederek, tâ geldiği yere kadar bir anda gönderir.
Şu temsilde bir noktayı nazara almak lâzım ki: Pâdişah eğer âciz olmazsa, sûrî olduğu gibi, ma’nevî cihetinde de iktidarı olsa; o vakit ferîk, müşir, mülâzım gibi eşhası tevkil etmez. Bizzât her yerde bulunur. Yalnız bâzı perdeler altında ve makam sahibi eşhasın arkasında, doğrudan doğruya emri o verir. Bâzı veliyy-i kâmil olan pâdişahlar; çok dairelerde, bâzı eşhas sûretinde icraatını yaptığı rivayet edilir.
Şu temsil ile baktığımız hakîkat ise: Acz, onun içinde olmadığı için, doğrudan doğruya herbir dairede emir ve hüküm kumandan-ı âzamdan geliyor. O’nun emriyle, iradesiyle, kuvvetiyledir.