İşte şeriklerin vekili, zerreden me’yus olunca, küreyvât-ı hamrâdan iş bulacağım diye, kandaki bir küreyvât-ı hamrâya rast gelir. Ona esbab nâmına ve tabiat ve felsefe lisanıyla der ki: “Ben sana Rab ve mâlikim.” O küreyvât-ı hamrâ, yâni yuvarlak kırmızı mevcûd, ona hakîkat lisanıyla ve Hikmet-i İlâhiyye dili ile der: “Ben yalnız değilim. Eğer sikkemiz ve memuriyetimiz ve nizâmatımız bir olan kan ordusundaki bütün emsalime mâlik olabilirsen, hem gezdiğimiz ve kemâl-i hikmetle istihdam olunduğumuz bütün hüceyrat-ı bedene mâlik olacak bir dakik hikmet ve azîm kudret, sende varsa göster ve gösterebilirsen belki senin dâvanda bir mânâ bulunabilir. Halbuki, senin gibi sersem ve senin elindeki sağır tabiat ve kör kuvvetle, değil mâlik olmak belki zerre miktar karışamazsın. Çünki bizdeki intizâm o kadar mükemmeldir ki, ancak herşeyi görür ve işitir ve bilir ve yapar bir zât bize hükmedebilir. Öyle ise sus! Vazifem o kadar mühim ve intizâm o kadar mükemmeldir ki; senin ile, senin böyle karmakarışık sözlerine cevap vermeğe vaktim yok” der, onu tardeder.
Sonra, onu kandıramadığı için o müddeî gider, bedendeki hüceyre tâbir ettikleri menzilciğe rast gelir. Felsefe ve tabiat lisanıyla der: “Zerreye ve küreyvat-ı hamraya söz anlattıramadım; belki sen sözümü anlarsın. Çünki sen, gayet küçük bir menzil gibi birkaç şeyden yapılmışsın. Öyle ise ben seni yapabilirim. Sen benim masnûum ve hakikî mülküm ol.” der. O hüceyre ona cevaben, hikmet ve hakîkat lisanıyla der ki:
“Ben, çendan küçücük bir şeyim. Fakat pek büyük vazifelerim, pek ince münasebetlerim ve bedenin bütün hüceyratına ve heyet-i mecmuasına bağlı alâkalarım var. Ezcümle: Evride ve şerâyin damarlarına ve hassase ve muharrike âsablarına ve câzibe, dâfia, müvellide, mûsavvire gibi kuvvelere karşı derin ve mükemmel vazifelerim var. Eğer bütün bedeni, bütün damar ve asab ve kuvveleri teşkil ve tanzim ve istihdam edecek bir kudret ve ilim sende varsa ve benim emsalim ve san’atça ve keyfiyetçe birbirimizin kardeşi olan bütün hüceyrat-ı bedeniyyeye tasarruf edecek nafiz bir kudret, şamil bir hikmet, sende varsa göster, sonra ben seni yapabilirim diye dâva et. Yoksa haydi git! Küreyvat-ı hamra, bana erzak getiriyorlar. Küreyvat-ı beyza da, bana hücum eden hastalıklara mukabele ediyorlar. İşim var, beni meşgul etme.