Ma’lûmdur ki, insan kendi saadetiyle mütelezziz olduğu gibi, alâkadar olduğu zâtların saadetleriyle dahi mütelezziz oluyor. Ve kendini belâdan kurtaranı sevdiği gibi, sevdiklerini de kurtaranı öyle sever.
İşte bu hâlet-i ruhiyeye binâen; insan, eğer her insana âid envâ-ı İhsanat-ı İlâhîyyeden yalnız bunu düşünse ki: Benim Hâlıkım beni zulümat-ı ebediye olan ademden kurtarıp bu dünyada bir güzel dünyayı bana verdiği gibi, ecelim geldiği zaman beni idam-ı ebedî olan ademden ve mahvdan yine kurtarıp bâki bir âlemde ebedî ve çok şaşaalı bir âlemi bana ihsan ve o âlemin umum envâ-ı lezâiz ve mehâsininden istifade edecek ve cevelan edip tenezzüh edecek zâhirî ve bâtınî hassaları, duyguları bana in’am ettiği gibi, çok sevdiğim ve çok alâkadar olduğum bütün akarib ve ahbab ve ebnâ-yı cinsimi dahi öyle hadsiz ihsanlara mazhar ediyor ve o ihsanlar bir cihette bana âid oluyor. Zîra onların saadetleriyle mes’ud ve mütelezziz oluyorum. Mâdem
sırriyle: Herkeste ihsana karşı perestiş var. Elbette böyle hadsiz ebedî ihsanata karşı; kâinat kadar bir kalbim olsa, o ihsana karşı muhabbetle dolmak iktiza eder ve doldurmak isterim. Ben bilfiil o muhabbeti etmezsem de bil’istidad, bil’îman, bin-niyye, bil’kabul, bit-takdir, bil’iştiyak, bil’iltizam, bil’irade sûretinde ediyorum, diyecek ve hâkezâ... Cemâl ve kemâle karşı insanın göstereceği muhabbet ise, icmâlen işâret ettiğimiz ihsana karşı muhabbete kıyas edilsin. Kâfir ise, küfür cihetiyle hadsiz bir adavet eder. Hatta kâinata ve mevcûdâta karşı zâlimane ve tahkirkârane bir adâvet taşıyor.
İkinci Nokta: MUHABBETULLAH, ittibâ-i Sünnet-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm’ı istilzam eder. Çünkü: ALLAH’ı sevmek, onun marziyatını yapmaktır. Marziyatı ise, en mükemmel bir sûrette Zât-ı Muhammediyede (A.S.M.) tezahür ediyor. Zât-ı Ahmediyeye (A.S.M.) harekât ve ef’alde benzemek, iki cihetledir.
Birisi: Cenâb-ı Hakk’ı sevmek cihetinde emrine itaat ve marziyatı dâiresinde hareket etmek, o ittibaı iktiza ediyor. Çünkü: Bu işde en mükemmel imam, Zât-ı Muhammediye’dir (A.S.M.).
İkincisi: Mâdem Zât-ı Ahmediye (A.S.M.), insanlara olan hadsiz İhsanat-ı İlâhîyyenin en mühim bir vesîlesidir. Elbette Cenâb-ı Hak hesabına, hadsiz bir muhabbete lâyıktır. İnsan, sevdiği zâta eğer benzemek kabil ise, fıtraten benzemek ister. İşte HABİBULLAH’ı sevenlerin, sünnet-i Seniyyesine ittiba ile ona benzemeye çalışmaları, kat’iyyen iktiza eder.