BİR HÜLÂSATÜ’L-HÜLÂSA: (Hâşiye) İsm-i Â’zamın altı ismi, ziyâ-daki yedi renk gibi imtizac ederek teşkil ettikleri ziyâ-yı kudsiyeye bakmak için, bir hülâsanın zikri münâsibdir. Şöyle ki:
Bütün kâinatın mevcûdâtını böyle durduran, beka ve kıyam veren, İsm-i Kayyûm’un bu cilve-i âzamının arkasından bak: İsm-i Hayy’ın cilve-i âzamı, o bütün mevcûdât-ı zîhayatı cilvesiyle şu’lelendirmiş, kâinatı nurlan dırmış, bütün zîhayat mevcûdâtı cilvesiyle yaldızlıyor. Şimdi bak: İsm-i Hayy’ın arkasında İsm-i Ferd’in cilve-i âzamı, bütün kâinatı envâiyle, ecza-siyle bir vahdet içine alıyor; herşeyin alnına bir sikke-i vahdet koyuyor; her şeyin yüzüne bir hâtem-i Ehadiyet basıyor; nihayetsiz ve hadsiz dillerle cil-vesini i’lân ettiriyor. Şimdi İsm-i Ferd’in arkasından İsm-i Hakem’in cilve-i âzamına bak ki; yıldızlardan zerrelere kadar, hayalin iki dûrbîniyle temaşa ettiğimiz mevcûdâtın herbirisini, cüz’î olsun, küllî olsun, en büyük dâireden en küçük dâireye kadar, herbirine lâyık ve münâsib olarak meyvedar bir nizam ve hikmetli bir intizam ve semeredar bir insicam içine almış, bütün mevcûdâtı süslendirmiş, yaldızlandırmış.
Sonra İsm-i Hakem’in cilve-i âzamı arkasından bak ki, İsm-i Adl’in cil-ve-i âzamiyle (İkinci Nükte’de îzah edildiği vechile) bütün kâinatı mevcûdâ-tiyle, faaliyet-i dâime içinde öyle hayretengiz mîzanlarla, ölçülerle, tartılarla idare eder ki; ecram-ı semâvîyeden biri, bir saniye de müvazenesini kay-betse; yâni İsm-i Adl’in cilvesi altından çıksa, yıldızlar içinde bir herc ü merce, bir kıyamet kopmasına sebebiyet verecek. İşte bütün mevcûdâtın dâire-i âzamı, Kehkeşan’dan yâni Samanyolu ta’bir edilen mıntıka-i kübrâdan tut, tâ kan içindeki küreyvat-ı hamra ve beyzanın dâire-i hareketle-rine kadar herbir dâiresini, herbir mevcûdunu hassas bir mîzan, bir ölçü ile biçilmiş bir şekil ve bir vaziyetle baştan başa yıldızlar ordusundan, tâ zerreler ordusuna kadar bütün mevcûdâtın “Emr-i Kün Feyekûn”den gelen emirlere kemâl-i müsahhariyetle itaat ettiklerini gösteriyor. Şimdi İsm-i Adl’in cilve-i âzamı arkasından (Birinci Nükte’de îzah edildiği gibi) İsm-i Kuddûs’ün cilve-i âzamına bak ki; kâinatın bütün mevcûdâtını öyle temiz, pâk, sâfi, güzel, süslü, berrak yapar gösterir ki; bütün kâinata ve bütün mevcûdâta Cemil-i Mutlak’ın hadsiz derecede cemâl-i zâtîsine lâyık ve nihayetsiz güzel olan Esmâ-i Hüsnâsına münâsib olacak güzel âyineler şeklini vermiştir.
Elhâsıl: İsm-i Â’zamın bu altı ismi ve altı nuru, kâinatı ve mevcûdâtı ayrı ayrı güzel renklerde, çeşit çeşit nakışlarda, başka başka zînetlerde bu-lunan yaldızlı perdeler içinde mevcûdâtı sarmıştır.
------------------------------------------------(Hâşiye): Otuzuncu Lem’anın altı Risâleciğinin esası ve mevzuu ve İsm-i Â’zamının sırrını taşıyan altı mukaddes isimlerin gâyet kısa bir hülâsalarıdır.