Îman ve Küfür | Yirmidördüncü Söz | 130
(123-132)

Meselâ: Bir şey’i satın aldın. İcab ve kabulü şer’iyeyi tatbik ettiğin dakikada, o âdi alışverişin bir ibâdet hükmünü alır. O tahattur-u hükmü şer’î bir tasavvur-u vahiy verir. O dahi, Şârii düşünmekle bir teveccühü İlâhî verir. O dahi, bir huzur verir. Demek Sünnet-i Seniyeye tatbik-i amel etmekle bu fâni ömür, bâki meyveler verecek bir hayat-ı ebediyeye medar olacak olan faideler elde edilir.

fermânını dinle. Şeriat ve sünnet-i seniyenin ahkâmları içinde cilveleri intişâr eden esmâ-i hüsnânın herbir isminin feyz-i tecellisine bir mazhar-ı câmi olmağa çalış...

DÖRDÜNCÜ MEYVE: Ey nefis! Ehl-i dünyaya, hususan ehl-i sefahete, hususan ehl-i küfre bakıp surî zînet ve aldatıcı gayr-i meşrû lezzetlerine aldanıp taklid etme. Çünki: Sen onları taklid etsen, onlar gibi olamazsın. Pek çok sukut edeceksin. Hayvan dahi olamazsın. Çünki: Senin başındaki akıl, meş’um bir âlet olur. Senin başını daima döğecektir. Meselâ: Nasılki bir saray bulunsa, büyük bir dairesinde büyük bir elektrik lâmbası bulunur. O elektrikten teşa’ub etmiş ve onunla bağlı küçük küçük elektrikler, küçük menzillere taksim edilmiş. Şimdi birisi o büyük elektrik lâmbasının düğmesini çevirip ziyayı kapatsa, bütün menziller derin bir karanlık içine ve bir vahşete düşer. Ve başka sarayda büyük elektrik lâmbasıyla merbut olmayan küçük elektrik lâmbaları, her menzilde bulunuyor. O saray sahibi büyük elektrik lâmbasının düğmesini çevirerek kapatsa, sair menzillerde ışıklar bulunabilir. Onunla işini görebilir, hırsızlar istifade edemezler.

Ses Yok