Îman ve Küfür | Otuzuncu Söz | 158
(149-165)

O şecerenin kuvve-i gadabiye dalında, bîçâre beşerin başında küçükbüyük Nemrudlar, Fir’avunlar, Şeddadlar meyvelerini yetiştirmiş. Kuvve-i akliye dalında, âlem-i insaniyetin dimağına Dehriyyun, Maddiyyun, Tabiiyyun gibi meyveleri vermiş. Beşerin beynini bin parça etmiştir...

Şimdi şu hakikatı tenvir için, felsefe mesleğinin esasat-ı fâsidesinden neş’et eden neticeleriyle, silsile-i nübüvvetin esa-sat-ı sâdıkasından tevellüd eden neticelerinin binler muvazenesinden nümune olarak “Üçdört misâl” zikrediyoruz.

Meselâ: Nübüvvetin hayat-ı şahsiyedeki düsturî neticelerinden

kaidesiyle “Ahlâk-ı İlâhiye ile muttasıf olup Cenâb-ı Hakk’a mütezellilâne teveccüh edip; acz, fakr, kusurunuzu bilip dergâhına abd olunuz” düsturu nerede! Felsefenin “Teşebbühü bilVâcib”, insaniyetin gayet-i kemalidir kaidesiyle “Vâcibül Vücûd’a benzemeğe çalışınız” hodfürûşâne düsturu nerede! Evet; nihayetsiz acz, zaaf, fakr, ihtiyaç ile yoğrulmuş olan mâhiyet-i insaniye nerede! Nihayetsiz kadîr, kavî, ganî ve müstağnî olan Vâcibül Vücûd’un mahiyeti nerede!..

İkinci Misâl: Nübüvvetin hayat-ı içtimaiyedeki düsturî neticelerinden ve şems ve kamerden tut, tâ nebatat, hayvanatın imdadına ve hayvanat, insanın imdadına, hattâ zerrat-ı taâmiye, hüceyrât-ı bedenin imdadına ve muâvenetine koşturulan düstur-u teâvün, kanun-u kerem, nâmus-u ikram nerede! Felsefenin hayat-ı içtimaiyede ki düsturlarından ve yalnız bir kısım zâlim ve canavar insanların ve vahşî hayvanların, fıtratlarını sû-i istimallerinden neş’et eden düstur-u cidal nerede!

Ses Yok