Îman ve Küfür | Meyve Risalesi'nden | 227
(215-235)
yüz derece aklımız ziyade olsa da ancak bu vazifeye sarfetmek lâzımdır diye kanaatımız var.
Ey hapis musibetinde benim yeni kardeşlerim! Sizler, benim ile beraber gelen eski kardeşlerim gibi Risale-i Nur'u görmemişsiniz. Ben onları ve onlar gibi binler şâkirdleri şâhid göstererek derim ve isbat ederim ve isbat etmişim ki: O büyük dâvâyı yüzde doksanına kazandıran ve yirmi senede yirmi bin adama o dâvânın kazancının vesikası ve senedi ve beratı olan îmân-ı tahkikîyi eline veren ve Kur’ân-ı Hakîm'in mu'cize-i mânevîyesinden neş'et edip çıkan ve bu zamanın birinci bir dâvâ vekili bulunan Risale-i Nur'dur. Bu on sekiz senedir benim düşmanlarım ve zındıklar ve maddiyyunlar aleyhimde gayet gaddarâne desiselerle hükûmetin bazı erkânlarını iğfâl ederek bizi imha için bu defa gibi eskide dahi hapislere, zindanlara soktukları hâlde, Risale-i Nur'un çelik kal'asında yüz otuz parça cihazatından ancak iki-üç parçasına ilişebilmiş-ler. Demek avukat tutmak isteyen onu elde etse yeter.
Hem korkmayınız, Risâle-i Nur yasak olmaz. Hükûmet-i Cumhuriyenin meb'usları ve erkânlarının ellerinde mühim risaleleri iki-üçü müstesna olarak serbest geziyorlardı. İnşaal-lah, bir zaman hapishâneleri tam bir ıslahhâne yapmak için bahtiyar müdürler ve memurlar, o Nurları mahpuslara ekmek ve ilâç gibi tevzi edecekler.
Ses Yok