Îman ve Küfür | Yirmidokuzuncu Lema | 250
(243-252)

Ayetlerin belâgatı ile îmândan neş’et eden şu hârika ihsanlara, in’amlara işaret ediyor.

Yedinci Nokta: Nur-u îmân ile bilinir ki: Allah’ın varlığı bütün nimetlerin fevkinde öyle büyük bir nimettir ki, sonsuz nimetlerin enva’ını, nihayetsiz ihsanların cinslerini, sayısız atiyyelerin sınıflarını hâvi bir menba, bir kaynaktır. Binaenaleyh, zerrat-ı âlemin adedince îmân nimetlerine hamd ü senâ etmek bir borçtur. Risale-i Nur’un eczasında bir kısmına işaretler yapılmıştır. Maahaza îmân-ı Billâhtan bahseden Risâle-i Nur’un cüz’leri, bu nimetten perdeyi kaldırarak gösteriyor. Elhamdülillâh, lâm-ı istiğrakla işaret ettiği umum hamdler ile hamdedilmesi lâzım olan nimetlerden birisi de, Rahmâniyet nimetidir. Evet Rahmaniyet, zevilhayattan rahmete mazhar olanların sayısınca nimetleri tazammun etmiştir. Çünki: Bilhassa insan, herbir zîhayatla alâkadardır. Bu itibarla insan her zîhayatın saadeti ile saidleşir ve elemleri ile müteessir olur. Öyle ise herhangi bir ferdde bulunan bir ni’met, arkadaşlarına da bir nimettir. Ve keza vâlidelerin şefkatleri ile nimetlenen çocukların sayısınca nimetleri tazammun edip ona göre hamdlere, senalara kesb-i istihkak edenlerden birisi de Rahîmiyet’tir. Evet, annesiz aç bir çocuğun ağlamasından müteessir ve acıyan bir vicdan sahibi, elbette validelerin çocuklarına olan şefkatlerinden zevk alır, memnun ve mahzuz olur. İşte bu gibi zevkler birer ni’mettir; hamd ve şükürler ister. Ve keza kâinatta mündemiç hikmetlerin bütün enva ve efradı adedince hamd ve şükürleri iktiza edenlerden birisi de hakîmiyet’tir. Zira insanın nefsi, Rahmaniyet’in cilveleri ile, kalbi de Rahîmiyet’in tecelliyatı ile nimetlendikleri gibi, insanın aklı da Hakîmiyetin letaifi ile zevk alır, telezzüz eder. İşte bu itibarla ağız dolusu ile “Elhamdülillâh” söylemekle hamd ü senâları istilzam eder.

Ses Yok