Tılsımlar Mecmuası | Yirmidokuzuncu Sözün İkinci Maksadı | 121
(103-122)
kübra açmasını ve dünyadan alınmış misâlî manzaraların göstermesini ve esbab-ı zâhiriyyenin perdesini yırtmasını ve herşey doğrudan doğruya Hâlik-ı Zülcelâl'ine teslim etmesi gibi hakikatları iktiza etti ve o mezkûr hakikatları iktiza ettiği için, kâinatı dağdağa-i tagayyür ve fenadan, tahavvül ve zevalden kurtarmak ve ebedîleştirmek için o zıtların tasfiyesini istedi ve tagayyürün esbabını ve ihtilâfatın maddelerini tefrik etmek istedi. Elbette kıyâmeti koparacak ve o neticeler için tasfiye edecek. İşte şu tasfiyenin neticesinde Cehennem, ebedî ve dehşetli bir suret alıp, taifeleri وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ tehdidine mazhar olacak. Cennet ebedî, haşmetli bir suret giyerek ehil ve ashabı سَلاَمُ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ hitabına mazhar olacak.
Yirmisekizinci Söz'ün Birinci Makamının İkinci Sualinde isbat edildiği gibi; Hakîm-i Ezelî, şu iki hanenin sekenelerine, kudret-i kâmilesiyle ebedî ve sabit bir vücut verir ki; hiç inhilâl ve tagayyüre ve ihtiyarlığa ve inkırâza mâruz kalmazlar. Çünki: İnkırâza sebebiyyet veren tagayyürün esbabı bulunmaz...
Dördüncü Mes'ele: Şu mümkün, vâki olacaktır. Evet dünya, öldükten sonra âhiret olarak diriltilecektir. Dünya harab edildikten sonra, o dünyayı yapan Zât, yine daha güzel bir surette onu tâmir edecek, âhiretten bir menzil yapacaktır. Şuna delil; başta Kur'an-ı Kerîm binler berâhin-i akliyyeyi tazammun eden umum âyâtiyle ve bütün Kütüb-ü Semâviyye bunda müttefik bulunduğu gibi, Zât-ı Zülcelâl'in evsaf-ı celâliyyesi ve evsaf-ı cemâliyyesi ve Esmâ-i Hüsnâsı, bunun vukuuna kat'î surette delâlet ederler ve enbiyaya gönderdiği bütün semavî fermanları ile kıyâmeti ve haşrin îcâdını va'detmiş. İşte madem va'detmiş, elbette yapacaktır. Onuncu Söz'ün Sekizinci Hakikatine müracaat et. Hem başta Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm'ın bin mu'cizatının kuvveti ile, bütün enbiya ve mürselînin ve evliya sıddîkînin, vukuunda müttefik olup haber verdikleri gibi; şu kâinat bütün âyât-ı tekvîniyyesiyle, vukuundan haber veriyor.
Elhasıl: "Onuncu Söz" bütün hakaikıyla, "Yirmisekizinci Söz İkinci Makamında" Lâsiyyemalardaki bütün berahiniyle, gurub etmiş güneşin sabahleyin yeniden tulû' edeceği derecesinde bir kat'iyetle göstermiştir ki: Hayat-ı dünyeviyenin gurubundan sonra şems-i hakikat, hayat-ı uhreviyye suretinde çıkacaktır.
İşte baştan buraya kadar beyanatımız, İsm-i Hakîm'den istimdat ve
Ses Yok