Sözler | Onuncu Söz | 66
(48-119)

Ve o hikmet ve adâlete küfür ve tuğyan ile isyan eden edebsizleri tedib etmesin!.. Halbuki bu muvakkat dünyada o hikmet, o adâlete lâyık binden biri, insânda icra edilmiyor, te’hir ediliyor. Ehl-i dalâletin çoğu ceza almadan; ehl-i hidâyetin de çoğu mükâfat görmeden buradan göçüp gidiyorlar. Demek bir Mahkeme-i Kübrâya, bir saâdet-i uzmâya bırakılıyor.

Evet, görünüyor ki; şu âlemde tasarruf eden Zât, nihayetsiz bir hikmetle iş görüyor. Ona bürhân mı istersin? Her şeyde maslahat ve faidelere riayet etmesidir. Görmüyor musun ki: İnsânda bütün âza, kemikler ve damarlarda, hattâ bedenin hüceyratında, her yerinde, her cüz’ünde faydalar ve hikmetlerin gözetilmesi, hattâ bâzı âzâsı, bir ağacın ne kadar meyveleri varsa, o derece o uzva hikmetler ve faydalar takması gösteriyor ki; nihayetsiz bir hikmet eliyle iş görülüyor. Hem herşeyin san’atında nihayet derecede intizâm bulunması gösterir ki; nihayetsiz bir hikmet ile iş görülüyor.

Evet güzel bir çiçeğin dakik programını, küçücük bir tohumunda dercetmek, büyük bir ağacın sahife-i a’mâlini, tarihçe-i hayatını, fihriste-i cihâzâtını küçücük bir çekirdekte ma’nevî kader kalemiyle yazmak; nihayetsiz bir hikmet kalemi işlediğini gösterir.

Hem herşeyin hilkatinde gayet derecede hüsn-ü san’at bulunması; nihayet derecede hakîm bir Sâniin nakşı olduğunu gösterir. Evet şu küçücük insân bedeni içinde bütün kâinatın fihristesini, bütün hazâin-i rahmetin anahtarlarını, bütün Esmâlarının âyinelerini dercetmek; nihayet derecede bir hüsn-ü san’at içinde bir hikmeti gösterir. Şimdi hiç mümkün müdür ki, şöyle icraat-ı rubûbiyyette hâkim bir hikmet; o rubûbiyyetin kanadına iltica eden ve îman ile itaat edenlerin taltifini istemesin ve ebedî taltif etmesin!

Hem adâlet ve mizan ile iş görüldüğüne bürhân mı istersin? Herşeye hassas mizanlarla, mahsus ölçülerle vücûd vermek, sûret giydirmek, yerli yerine koymak; nihayetsiz bir adâlet ve mizan ile iş görüldüğünü gösterir.

Hem, her hak sahibine istidâdı nisbetinde hakkını vermek, yâni vücûdunun bütün levâzımâtını, bekâsının bütün cihâzâtını en münâsib bir tarzda vermek; nihayetsiz bir adâlet elini gösterir.

Dinle
-