SÖZ’ÜN İKİNCİ MAKAMININ HÂŞİYESİDİR
Risâle-i Nur’daki hakikî teselliye mahpuslar çok muhtaçtırlar. Husûsan gençlik darbesini yeyip, taze ve şirin ömrünü hapiste geçirenlerin, Nurlara ekmek kadar ihtiyâcları var. Evet gençlik damarı, akıldan ziyâde hissiyatı dinler... His ve heves ise kördür. Âkibeti görmez. Bir dirhem hâzır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder. Bir dakika intikam lezzeti ile katleder. Seksen bin saat hapis elemlerini çeker ve bir saat sefahet keyfiyle bir namus mes’elesinde; binler gün hem hapsin, hem düşmanın endişesinden sıkıntılarla ömrünün saadeti mahvolur. Bunlara kıyasen bîçare gençlerin çok vartaları var ki: En tatlı hayatını en acı ve acınacak bir hayata çeviriyorlar. Ve bilhassa şimalde koca bir devlet, gençlik hevesâtını elde ederek, bu asrı fırtınalarıyla sarsıyor. Çünki: Âkibeti görmeyen kör hissiyatla hareket eden gençlere, ehl-i namusun güzel kızlarını ve karılarını ibahe eder. Belki hamamlarında erkek kadın beraber çıplak olarak girmelerine izin vermeleri cihetinde bu fuhşiyatı teşvik eder. Hem serseri ve fakir olanlara zenginlerin mallarını helâl eder ki: Bütün beşer bu musibete karşı titriyor.
İşte, bu asırda İslâm ve Türk gençleri kahramanane davranıp iki cihetten hücum eden bu tehlikeye karşı, Risâle-i Nur’un Meyve ve Gençlik Rehberi gibi keskin kılınçlariyle mukabele etmeleri elzemdir. Yoksa o bîçare genç, hem dünya istikbalini, hem mes’ud hayatını, hem âhiretteki saadetini ve hayat-ı bâkiyyesini azablara, elemlere çevirip mahveder ve sû-i istimâl ve sefahetle hastahanelere ve hayatın taşkınlıklarıyla hapishanelere düşer. Eyvahlar, esefler ile ihtiyarlığında çok ağlayacak. Eğer terbiye-i Kur’aniyye ve Nur’un hakîkatleriyle kendini muhafaza eylese, tam bir kahraman genç ve mükemmel bir insân ve mes’ud bir Müslüman ve sâir zîhayatlara, hayvanlara bir nevi sultan olur.