İşte o neyler; semâvî, ulvî bir musikîden geliyor gibi sâfî ve müessirdirler. Fikir o neylerden, başta Mevlâna Celâleddin-i Rumî olarak bütün âşıkların işittikleri elemkârane teşekkiyat-ı firakı işitmiyor. Belki, Zât-ı Hayy-ı Kayyum’a karşı takdim edilen teşekkürat-ı Rahmâniyyeyi ve tahmidat-ı Rabbâniyyeyi işitiyor.
Mâdem ağaçlar, birer cesed oldu. Bütün yapraklar dahi diller oldu. Demek herbiri, binler dilleri ile havanın dokunmasıyla “Hu Hu” zikrini tekrar ediyorlar. Hayatlarının tahiyyatıyla Sâniinin Hayy-ı Kayyum olduğunu ilân ediyorlar.
Çünki; bütün eşya deyip, kâinatın azîm halka-i zikrinde beraber zikrederek çalışıyorlar.
Vakit-bevakit lisan-ı istidad ile Cenâb-ı Hak’tan hukuk-u hayatını “Ya Hak” deyip hazine-i rahmetten istiyorlar. Baştan başa da hayata mazhariyetleri lisanıyla “Ya Hayy” ismini zikrediyorlar.