[Bu küçücük zeylin büyük bir ehemmiyeti var. Herkese menfaatlidir.]
Cenâb-ı Hakk’a vasıl olacak tarîkler pek çoktur. Bütün hak tarîkler Kur’andan alınmıştır. Fakat tarîkatların bâzısı, bâzısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli oluyor. O tarîkler içinde, kasır fehmimle Kur’andan istifâde ettiğim “Acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür” tarîkıdır. Evet, acz dahi, aşk gibi, belki daha eslem bir tariktir ki: Ubûdiyyet tarîkıyla mahbubiyyete kadar gider. Fakr dahi, Rahmân ismine îsal eder. Hem şefkat dahi aşk gibi, belki daha keskin ve daha geniş bir tarîktir ki, Rahîm ismine îsal eder. Hem tefekkür dahi aşk gibi, belki daha zengin, daha parlak, daha geniş bir tarîktir ki, Hakîm ismine îsal eder. Şu tarîk, hafî tarîkler misillü, “Letâif-i Aşere” gibi on hatve değil ve tarîk-ı cehriyye gibi “Nüfus-u Seb’a” yedi mertebeye atılan adımlar değil, belki “Dört Hatve”den ibarettir. Tarîkattan ziyâde hakikattır, şeriattır. Yanlış anlaşılmasın: Acz ve fakr ve kusurunu Cenâb-ı Hakk’a karşı görmek demektir. Yoksa onları yapmak veya halka göstermek demek değildir.
Şu kısa tarîkın evrâdı: İttiba-ı sün-nettir, feraizi işlemek, kebâiri terketmektir. Ve bilhassa namazı ta’dil-i erkân ile kılmak, namazın arkasındaki tesbihatı yapmaktır.
Birinci Hatveye:
âyeti işaret ediyor.
İkinci Hatveye:
âyeti işaret ediyor.