Ve o mizan ise, meharet-i san’atı gösteren bir nakş-ı san’at içindedir ve o nakş-ı san’at, lûtuf ve keremi gösteren bir zînet içindedir. Ve o zînet dahi, rahmet ve ihsanı gösteren lâtif kokular içindedir. Ve birbiri içinde bulunan şu mânidar keyfiyetler, öyle bir lisan-ı şehadettir ki: Hem Sâni’-i Zülcemâl’ini esmâsıyla târif eder, hem evsafıyla tavsif eder, hem cilve-i esmâsını tefsir eder, hem teveddüd ve taarrüfünü, yâni sevdirilmesini ve tanıttırılmasını ifade eder.
İşte bir tek çiçekten böyle bir şehadet işitsen, acaba zemin yüzündeki Rabbanî bağlarda umum çiçekleri dinleyebilsen, ne derece yüksek bir kuvvetle Sâni’-i Zülcelâl’in vücûb-u vücûdunu ve vahdetini ilân ettiklerini işitsen, hiç şüphen ve vesvesen ve gafletin kalabilir mi! Eğer kalsa, sana insân ve zîşuur denilebilir mi!.
Gel şimdi bir ağaca dikkatle bak! İşte bahar mevsiminde yaprakların muntâzaman çıkması, çiçeklerin mevzunen açılması, meyvelerin hikmetle, rahmetle büyümesi ve dalların ellerinde, mâsum çocuklar gibi, nesimin esmesiyle oynaması içindeki lâtif ağzını gör. Nasıl bir dest-i kerem ile yeşillenen yaprakların dili ile ve bir neş’e-i lütuf ile tebessüm eden çiçeklerin lisanıyla ve bir cilve-i rahmet ile gülen meyvelerin kelimâtı ile ifade edilen hikmetli nizâm içindeki adilli mizan; ve adli gösteren mizan içinde bulunan dikkatli san’atlar, nakışlar ve meharetli nakışlar ve zînetler içinde rahmet ve ihsanı gösteren ayrı ayrı tatlı tatmaklar ve ayrı ayrı güzel kokular ve hoş tatmaklar içinde birer mu’cize-i kudret olan tohumlar ve çekirdekler, gayet zâhir bir sûrette bir Sâni’- i Hakîm, Kerîm, Rahîm, Muhsin, Mün’im, Mücemmil, Mufaddıl’ın vücûb-u vücûdunu ve vahdetini ve cemâl-i rahmetini ve kemâl-i Rububiyyetini gösterir. İşte eğer bütün rûy-i zemindeki ağaçların lisan-ı hallerini birden dinleyebilsen,
hazinesinde ne kadar güzel cevherler bulunduğunu göreceksin, anlayacaksın.
İşte ey nankörlük içinde kendini başıboş zanneden bedbaht gafil! Bu derece hadsiz lisanlarla kendini sana tanıttıran ve bildiren ve sevdiren bir Kerîm-i Zülcemâl, tanımak istenilmezse bu lisanları susturmalı. Mâdemki susturulmaz, dinlemeli. Gafletle kulağını kapasan kurtulamazsın. Çünki: Sen kulağını kapamakla kâinat sükût etmez, mevcûdât susmaz, Vahdâniyyet şahitleri seslerini kesmezler. Elbette seni mahkûm ederler...