Manzûme-i şemsiyyenin, yâni şemsin me’mumları ve meyveleri olan oniki seyyarenin acâibini ilm-i muhît-i İlâhîye havale edip, yalnız gözü-müzün önünde seyyaremiz bulunan arza bakıyoruz, görüyoruz ki: Bu seyyaremiz, bir âzamet-i şevket-i rubûbiyyeti ve haşmet-i saltanat-ı Ulû-hiyyeti ve kemâl-i rahmeti ve hikmeti gösterir bir surette Güneşin etra-fında, emr-i Rabbânî ile (Üçüncü Mektub’da beyân edildiği gibi) pek büyük bir hizmet için bir uzun seyr ve seyahat ona ettiriliyor. Bir sefine-i Rabbâniyye olarak acâib-i masnûat-ı İlâhiyye ile doldurulmuş ve zîşuur ibâdullaha seyrangâh gibi bir mesken-i seyyar vaziyeti verilmiş. Ve evkat ve hesabı bildirecek saat akrebi gibi Kamer dahi dakik hesaplarla azîm hikmetlerle ona takılmış ve o Kamer’e başka menzillerde ayrı seyr ve seyahat verilmiş. İşte bu mübârek seyyaremizin şu halleri, küre-i arz kuvvetinde bir şehadetle, bir Kadîr-i Mutlak’ın vücûb-u vücûdunu ve vahdetini isbat eder. Mâdem şu seyyaremiz böyledir. Manzûme-i şemsiyyeyi ona kıyas edebilirsin. Hem Şemse, kendi mihveri üstünde cazibe denilen mânevî ipleri yumak yaptırmak için dolap ve çıkrık hükmünde olan güneşi, bir Kadîr-i Zülcelâl’in emriyle döndürüp, o seyyaratı o mânevî iplerle bağlayıp tanzim etmek ve güneşi bütün seyyaratı ile saniyede beş saatlik bir mesâfeyi kestirecek kadar bir sür’atle, bir tahmine göre “Herkül Burcu” tarafına veya Şems-üş-Şümûs cânibine sevk etmek, elbette ezel ve ebed sultanı olan Zât-ı Zülcelâl’in kudretiyle ve emriyledir. Güya haşmet-i Rubûbiyyetini göstermek için, bu emirber neferleri hükmünde olan manzûme-i şemsiyye ordusu ile bir manevra yaptırır.
Ey kozmoğrafyacı efendi! Hangi tesadüf bu işlere karışabilir! Hangi esbabın eli buna ulaşabilir! Hangi kuvvet buna yanaşabilir!. Haydi sen söyle. Hiç böyle bir Sultan-ı Zülcelâl, aczini gösterip mülküne başkasını karıştırır mı! Bâhusus kâinatın meyvesi, neticesi, gayesi, hülâsası olan zîhayatları, başka ellere verir mi! Başkasını müdahale ettirir mi! Bâhusus o meyvelerin en câmii ve o neticelerin en mükemmeli ve zeminin halîfesi ve o sultanın âyinedâr bir misafiri olan insânları başıboş bırakır mı! Ve onları tabiata ve tesadüfe havale edip haşmet-i saltanatını hiçe indirir mi! Kemâl-i hikmetini sukut ettirir mi!