Bu “Lemeât” nâmındaki eserin sâir dîvanlar gibi bir tarzda bir-iki mevzû ile gitmediğinin sebebi: Eski eserlerinden “Hakikat Çekirdekleri” nâmındaki kısacık vecîzeleri bir derece îzah etmek için, hem nesir tarzında yazılmış, hem de sâir dîvanlar gibi hayâlâta, mizansız hissiyâta girilmemiş olmasıdır. Baştan aşağıya mantık ile Hakaik-i Kur’aniyye ve îmaniyye olarak, yanında bulunan birâderzadesi gibi bâzı talebelerine bir ders-i ilmîdir. Belki bir ders-i îmanî ve Kur’anîdir. Üstadımızın baştaki ifadesinde dediği gibi, biz de anlamışızdır ki: Nazma ve şiire hiç meyli ve onlarla iştigali de yoktur.
sırrının bir nümûnesini gösteriyor.
Bu eser, birçok meşâgil ve Dâr-ül Hikmet’teki vazîfe içinde yirmi gün Ramazanda, günde iki veya ikibuçuk saat çalışmak suretiyle manzum gibi yazılmıştır. Bu kadar kısa zamanda ve manzum bir sahife on sahife kadar müşkil olduğu cihetle, birden dikkatsiz, tashihsiz böyle söylenmiş, tab’edilmiştir. Bizce Risâle-i Nur hesabına bir hârikadır. Hiçbir nazımlı dîvan, bunun gibi tekellüfsüz, nesren okunabilir görülmüyor. İnşâallah bu eser bir zaman Risâle-i Nur şâkirdlerine bir nevi mesnevî olacak. Hem bu eser, kendisinden on sene sonra çıkan ve yirmiüç senede tamamlanan Risâle-i Nur’un mühim eczalarına bir işâret-i gaybiyye nev’inden müjdeli bir fihrist hükmündedir.
Risâle-i Nur şâkirdlerinden
Sungur, Mehmed Feyzi, Hüsrev