Ve âhirete îman ise, Cennet gibi güzel ve nurânî bir yol olduğunu bilsin, îmana girsin.
B e ş i n c i N o k t a : “İki Mes’ele”dir.
Birinci Mes’ele: Sâni-i Zülcelâl, İsm-i Hakîm’in muktezâsiyle, herşeyde en hafif sûreti, en kısa yolu, en kolay tarzı, en faideli şekli ehemmiyetle ta’kib ettiği gösteriyor ki; israf, abesiyet, faidesizlik, fıtratta yoktur. İsraf ise, İsm-i Hakîm’in zıddı olduğu gibi; iktisad, onun lâzımıdır ve düstûr-u esâsıdır.
Ey iktisadsız israflı insan! Bütün kâinatın en esaslı düstûru olan iktisadı yapmadığından, ne kadar hilaf-ı hakîkat hareket ettiğini bil!
Âyeti; ne kadar esaslı, geniş bir düstûru ders verdiğini anla!..
İkinci Mes’ ele: İsm-i Hakem ve Hakîm, bedahet derecesinde Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın risâletine delâlet ve istilzam ediyor denilebilir. Evet mâdem gâyet ma’nidar bir kitab, onu ders verecek bir muallim ister. Ve gâyet güzel bir cemâl, kendini görecek ve gösterecek bir âyine iktiza eder. Ve gâyet kemâlde bir san’at, teşhirci bir dellâl ister. Elbette herbir harfinde yüzer ma’nalar, hikmetler bulunan bu kitâb-ı kebir-i kâinatın muhatabı olan nev-i insan içinde elbette bir rehber-i ekmel, bir muallim-i ekber bulunacak. Tâ ki, o kitabda bulunan kudsî ve hakîki hikmetleri ders verecek.. belki kâinattaki hikmetlerin vücûdunu bildirecek.. belki kâinatın hilkatindeki makâsıd-ı Rabbânîyenin zuhuruna, belki husûlüne vesîle olacak.. ve umum kâinatta Hâlık tarafından gâyet ehemmiyetle izharını irade ettiği kemâl-i san’atını, Cemâl-i Esmâsını bildirecek, âyinedarlık edecek.. ve o Hâlık, bütün mevcûdâtla kendini sevdirmek ve zîşuur mahlûklarından mukabele istediğinden, o zîşuurların nâmına birisi o geniş tezahürat-ı rubûbiyete karşı geniş bir ubûdiyet ile mukabele edip, ber ve bahri cezbeye getirecek, Semavât ve Arz’ı çınlatacak bir velvele-i teşhir ve takdis ile, o zîşuurların nazarını, o san’atların Sâniine çevirecek.. ve kudsî dersler ve talimatla bütün ehl-i aklın kulaklarını kendine çevirecek bir Kur’ân-ı Azîmüşşan’la, o Sâni-i Hakem-i Hakîm’in Makâsıd-ı İlâhîyyesini en güzel bir sûrette gösterecek.. ve bütün hikmetlerinin tezahürüne ve tezahürat-ı cemâliye ve celâliyesine karşı en ekmel bir mukabele edecek bir zât, Güneş’in vücûdu gibi bu kâinata lâzımdır, zarûridir. Ve öyle eden ve en ekmel bir sûrette o vazifeleri yapan, bilmüşahede Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmdır.