Lemalar | Otuzuncu Lema | 318
(304-356)
Otuzuncu Lem’anın Dördüncü Nüktesi



Âyetinin bir nüktesi ve Vâhid ve Ehad isimlerini tazammun eden bir İsm-i Â’zam veya İsm-i Â’zamın altı nurundan bir nuru olan “FERD” isminin bir cilvesi, Şevval-i Şerif’te Eskişehir Hapishânesi’nde bana göründü. O cilve-i âzamın tafsilâtını Risâle-i Nur’a havale edip, burada muhtasar “Yedi İşâret”le, İsm-i Ferd’in tecelli-i âzamiyle gösterdiği tevhid-i hakîkiyi, gâyet muhtasar beyân edeceğiz.

Birinci İşâret: Ferd İsm-i Â’zamı, âzamî bir tecelli ile kâinatın hey’et-i mecmûasına ve herbir nev’ine ve herbir ferdine birer sikke-i tevhid, birer Hâtem-i Vahdaniyet koyduğunu, Yirmi İkinci Söz ile Otuz Üçüncü Mektub tafsilen göstermişlerdir. Burada yalnız “üç sikke”ye işâret edeceğiz.

Birinci Sikke: Ferdiyet cilvesi, kâinat yüzünde öyle bir Sikke-i Vahdet koymuştur ki, kâinatı tecezzi kabul etmez bir küll hükmüne getirmiştir. Bütün kâinata tasarruf edemeyen bir zât, hiçbir cüz’üne hakîki mâlik olamaz. O sikke de şudur: Kâinatın mevcûdâtı, envâları, en muntazam bir fabrika çarkları gibi birbirine muavenet eder; birbirinin vazifesini tekmile çalışır. Öyle bir tesânüd.. öyle birbirine muavenet.. öyle birbirinin sualine cevab vermek ve birbirinin imdâdına koşmak ve birbirine sarılmak, birbiri içine girmek sûretiyle öyle bir Vahdet-i Vücûd teşkil ediyorlar ki; bir insanın cesedindeki unsurlar gibi, birbirinden kabil-i tefrik olmaz. Bir unsurun dizginini tutan, umumun dizginlerini tutamazsa, o tek unsurun dizginini zabtedemez.

İşte kâinatın sîmasındaki bu teâvün, tesânüd, tecâvüb, teânuk; pek parlak bir Sikke-i Kübrâyı Vahdettir.

İkinci Sikke: Zemînin yüzünde ve bahar sîmâsında öyle bir parlak Hâtem-i Ehadiyet ve Sikke-i Vahdaniyet İsm-i Ferd’in cilvesiyle görünüyor ki, Küre-i Arz’ın yüzünde bütün zîhayatı bütün efradiyle ve ahval ve şuûnatiyle idare etmeyen ve umûmunu birden görmeyen ve bilmeyen ve îcad etmeyen bir zât, îcad cihetinde hiçbir şeye karışmadığını isbat ediyor. O sikke de şudur: Zemînin yüzünde madeni maddelerin, unsurların ve câmidat mahlûkatın gâyet muntazam, fakat gizli sikkelerinden kat’-ı nazar; yalnız iki yüz bin hayvânât tâifelerinin ve iki yüz bin nebâtât envâının atkı ipleriyle dokunan nakışlı şu sikkeye bak ki:

Ses Yok