Eğer müteaddid esbâba havale edilse, herbir meyve, bir ağaç kadar masraflı ve müşkilatlı.. ve bir çiçek, bir bahar kadar zahmetli ve suûbetli olur. Evet nasılki bir ordunun teçhizat-ı askeriyesi bir kumandanın emriyle bir fabrikada yapılsa; o ordunun teçhizatı, adeta bir tek neferin teçhizatı gibi kolaylaşır. Eğer her neferin cihâzâtı ayrı ayrı fabrikada yapılsa ve idare-i askeriyesi vahdetten kesrete girse; o vakit herbir nefer, ordu kadar fabrikalar ister.
Aynen öyle de eğer herşey Zât-ı Ferd ve Ehad’e verilse; bütün bir nev’in hadsiz efradı, bir tek ferd gibi kolay olur. Eğer esbâba verilse; herbir ferd, o nev’ kadar müşkilatlı olur. Evet vahdet de, ferdiyet de; herşeyin o Zât-ı Vâhid’e intisâbiyle olur ve ona istinâd eder. Ve bu istinâd ve intisâb ise; o şey için hadsiz bir kuvvet, bir kudret hükmüne geçebilir. O vakit, küçük bir şey, o intisâb ve istinâd kuvvetiyle, binler derece kuvvet-i şahsiyesinin fevkinde işler görebilir, neticeler verebilir. Ve çok kuvvetli olan Ferd ve Ehad’e istinâd ve intisâb etmiyen bir şey, kendi şahsî kuvvetine göre, küçük işler görebilir ve neticesi ona göre küçülür. Meselâ: Nasılki başıbozuk, gâyet cesur, kuvvetli bir adam, kendi cephânesini ve zahîresini beraberinde ve belinde taşımağa mecbûr olduğundan, ancak on adam düşmanına karşı muvakkat dayanabilir. Çünkü, şahsî kuvveti o kadar eser gösterebilir. Fakat, askerlik tezkeresiyle bir Kumandan-ı Âzama intisâb ve istinâd eden bir adam; kendi menabi-i kuvvetini ve erzak deposunu kendisi çekmediği ve taşımağa mecbûr olmadığı için, o intisâb ve istinâd, onun için tükenmez bir kuvvet, bir hazine hükmüne geçtiğinden; mağlub düşen düşman ordusunun bir müşirini, belki binler adamla beraber, o intisâb kuvvetiyle esir edebilir.
Demek vahdette, ferdiyette; bir karınca bir Fir’avun’u, bir sinek bir Nemrud’u, bir mikrop bir cebbârı o intisâb kuvvetiyle mağlub edebildiği gibi; nohut tanesi küçüklüğünde bir çekirdek dahi dağ gibi heybetli bir çam ağacını omuzunda taşıyabilir. Evet nasılki bir Kumandan-ı Âzam, bir neferin imdâdına bir orduyu gönderebilir haysiyetiyle ve o neferin arkasında bir orduyu tahşid edebildiği cihetiyle; o nefer, bir ordu kendisinin arkasında ma’nen bulunuyor gibi bir kuvvet-i ma’nevîye ile pek büyük işlere, kumandanı nâmına mazhar olur. Öyle de: Sultan-ı Ezelî, Ferd ve Ehad olduğundan hiçbir cihetle ihtiyaç yok, eğer faraza ihtiyaç olsa herşeyin imdâdına bütün eşyayı gönderir ve herbir şeyin arkasına kâinat ordusunu tahşid eder ve herbir şey kâinat kadar bir kuvvete dayanır ve herbir şeye karşı bütün eşya faraza eğer ihtiyaç olsa o Kumandan-ı Ferd’in kuvveti hükmüne geçebilir. Eğer Ferdiyet olmazsa, herbir şey bütün bu kuvveti kaybeder, hiç hükmüne sukut eder; neticeleri dahi hiçe iner.
İşte gözümüzle her vakit müşahede ettiğimiz bu çok harika eserlerin gâyet küçük ehemmiyetsiz şeylerden tezahürü, bilbedahe Ferdiyet ve Ehadiyeti gösteriyor.