Mesnevî-i Nûriye | Giriş | 7
(4-9)
RİSÂLE-İ NUR’UN BİR NEV’İ ARABÎ MESNEVÎ-İ ŞERİF’İ HÜKMÜNDE OLAN BU MECMÛANIN MUKADDEMESİ “BEŞ NOKTA”DIR.

BİRİNCİ NOKTA: Kırk elli sene evvel Eski Said, ziyâde ulûm-u akliyye ve felsefiyyede hareket ettiği için, hakîkat-ül-hakâika karşı ehl-i tarikat ve ehl-i hakîkat gibi bir meslek aradı. Ekser ehl-i tarikat gibi yalnız kalben harekete kanaat edemedi. Çünkü, aklı, fikri hikmet-i felsefiyye ile bir derece yaralı idi; tedavi lâzımdı. Sonra hem kalben, hem aklen hakîkata giden ba’zı büyük ehl-i hakîkatin arkasında gitmek istedi. Baktı, onların herbirinin ayrı câzibedar bir hâssası var. Hangisinin arkasından gideceğine tahayyürde kaldı. İmâm-ı Rabbânî de ona gaybî bir tarzda “Tevhid-i kıble et!” demiş; yâni “Yalnız bir üstadın arkasından git!” O çok yaralı Eski Said’in kalbine geldi ki:

“Üstad-ı hakîki Kur’ân’dır. Tevhid-i kıble bu üstadla olur.” diye, yalnız o üstad-ı kudsînin irşâdiyle hem kalbi, hem ruhu gâyet garîb bir tarzda sülûke başladılar. Nefs-i emmâresi de şükûk ve şübehatiyle onu ma’nevî ve ilmî mücahedeye mecbûr etti. Gözü kapalı olarak değil; belki İmâm-ı Gazâli (R.A.), Mevlâna Celâleddin (R.A.) ve İmâm-ı Rabbânî (R.A.) gibi kalb, ruh, akıl gözleri açık olarak, ehl-i istiğrakın akıl gözünü kapadığı yerlerde, o makamlarda gözü açık olarak gezmiş. Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki, Kur’ân’ın dersiyle, irşâdiyle hakîkata bir yol bulmuş, girmiş. Hatta

hakîkatine mazhar olduğunu, Yeni Said’in Risâle-i Nur’iyle göstermiş.

İKİNCİ NOKTA: Mevlâna Celâleddin (R.A.) ve İmâm-ı Rabbânî (R.A.) ve İmâm-ı Gazâli (R.A.) gibi, akıl ve kalb ittifakiyle gittiği için, her şeyden evvel kalb ve ruhun yaralarını tedavi ve nefsin evhamdan kurtulmasını te’mine çalışıp, Lillâh-il-hamd, Eski Said Yeni Said’e inkılâb etmiş.

Dinle
-