ON DÖRDÜNCÜ LEM’A: Arkadaş! Mevcûdât, Cenâb-ı Hakk’ın vücub-u vücûd ve vahdetine şehâdet ettiği gibi, celâlî, cemâlî, kemâlî olan cemi’ sıfâtına da delâlet etmekle Hâlık’ın zâtında naks ve kusur olmadığını ve şuunatında, sıfâtında ve esmâsında ve ef’alinde de naks ve kusur bulunmadığını i’lân ediyor.
Zîra, eserin kemâli bilmüşâhede fiilin kemâline, fiilin kemâli bilbedâhe ismin kemâline, ismin kemâli bizzarure sıfatın kemâline, sıfatın kemâli hads-i yakînle şuunatın kemâline delâlet eder. Şe’nin kemâli ise, hakkalyakîn bir sûretle Zâtın kemâlini gösterir.
Binâenaleyh, bir kasrın ve bir sarayın nukuş ve tezyinatındaki mükemmeliyet, Sâni ve mühendisin yaptıkları o nakışlar üstünde ve tezyinat altında görünen ef’alin mükemmeliyetine delâlet eder.
Ef’alin mükemmeliyeti dahi, o Sâniin taktığı isim ve lâkabların mükemmeliyetini gösterir. Esmânın mükemmeliyeti, sıfâtın mükemmeliyetine delâlet eder. Sıfâtın mükemmeliyeti, şuunatın mükemmeliyetini tasrih eder. Şuunatın mükemmeliyeti dahi, o nakkaşın mükemmeliyet-i zâtına delâlet eder.
Kezalik, kâinatta görünen âsârın kemâli, hadsî bir müşâhede ile ef’alin mükemmeliyetine, ef’alin kemâli de fâilin kemâl-i esmâsına, esmânın kemâli sıfâtın kemâline, sıfâtın kemâli şuunat-ı zâtiyenin kemâline, şuunatın kemâli “Zât-ı Zülcelâl”in kemâline delâlet eder.