Mesnevî-i Nûriye | Reşhalar | 22
(21-32)

Cemâat-ı mü’minîne en son ve en âlî imâm ve nev’-i beşerin hatîb-i şehîridir; saadet düstûrlarını beyân ediyor. Ve bütün enbiyânın reisidir; onları tezkiye ve tasdik ediyor. Çünkü; dini, bütün dinlerin esâsâtına câmi’dir. Ve bütün evliyânın başıdır. Şems-i risâletiyle onları terbiye ve tenvir ediyor.

O zât (A.S.M.) öyle bir kutub ve nokta-i merkeziyedir ki, onun halka-i zikrinde bulunan bütün enbiyâ-u ahyar, ebrâr-u sâdıkîn onun gelmesine müttefik ve kelâm-ı nutkuyla nâtıktırlar. Ve öyle bir şecere-i nurânîyedir ki, damar ve kökleri, enbiyânın esâsât-ı semâvîyesidir. Dal ve budakları, evliyânın maarif-i ilhamiyesidir.

Bu i’tibârla, herhangi bir dâvayı iddia etmiş ise, bütün enbiyâ mu’cizelerine istinâden ve bütün evliyâ kerâmetlerine müsteniden ona şehâdet etmişlerdir. Evet bütün dâvalarının tasdiklerini iş’âr eden, bütün kâmillerin hâtem ve mühürleri vardır. Ezcümle:

O zâtın (A.S.M.) dâvalarından biri “Tevhid”dir. Bu dâvayı tasrih ve ifade eden kelime-i mübârekesidir. O zâtın halka-i din ve zikrine giren bütün geçmiş ve gelecek insanlar, o kelime-i mukaddeseyi rükn-i îman ve vird-i zeban etmişlerdir. Demek, o dâvanın hak ve hakîkat olduğuna kanaat ve itmi’nan ve iz’anları hasıl olmuş ki, zaman ve mekâna şâmil bir tarzda, o kelime-i mübâreke, meşrebleri, meslekleri, an’aneleri mütehalif, mütebayin insanların ağızlarında Mevlevîler gibi semâvî deveran ve cevelan ediyor.

Binâenaleyh, gayr-i mütenahi şâhidlerin tasdikiyle hak ve hakkaniyeti tahakkuk eden bir dâvaya, hiç bir vehmin haddi değildir ki, ona dest-i i’tirâzı uzatabilsin!

İKİNCİ REŞHA: Arkadaş! Tevhidi isbat ve nev’-i beşeri irşâd eden o nurânî bürhan; biri sağında, diğeri solunda, biri mütevatir, diğeri mecmâ-i aleyh bulunan nübüvvet ve velâyetle mücehhezdir. Ve aynı zamanda, irhasat denilen kabl-en-nübüvvet kendisinden zuhur eden hârika hâllerin rumuzâtiyle ve kütübü semâvîyenin beşâratiyle ve hevâtif denilen gaybdan verilen tebşirat-ı müteaddide ile musaddaktır.

Dinle
-