BİRİNCİ NOTA: Kendi nefsime hitaben demiştim: Ey gâfil Said! Bil ki: Şu âlemin fenâsından sonra sana refakat etmiyen ve dünyanın harâbiyle senden müfârakat eden bir şeye kalbini bağlamak sana lâyık değildir. Husûsan senin asrının inkırâziyle seni terkedip arka çeviren ve bâhusus berzah seferinde arkadaşlık etmeyen ve husûsan seni kabir kapısına kadar teşyî etmiyen, husûsan bir iki sene zarfında ebedî bir firak ile senden ayrılıp günahını senin boynuna takan, husûsan senin rağmına olarak husulü anında seni terkeden fâni şeylerle kalbini bağlamak, kâr-ı akıl değildir. Eğer aklın varsa; uhrevî inkılâbatında, berzâhî etvârında ve dünyevî inkılâbatının müsâdematı altında ezilen, bozulan ve ebedî seferde sana arkadaşlığa muktedir olmayan işleri bırak. Ehemmiyet verme, onların zevâlinden kederlenme. Sen kendi mâhiyetine bak ki: Senin latifelerin içinde öyle bir latife var ki, ebedden ve ebedî zâttan başkasına râzı olamaz. Ondan başkasına teveccüh edemiyor. Mâsivasına tenezzül etmez. Bütün dünyayı ona versen, o fıtrî ihtiyacı tatmin edemez. O şey ise, senin duygularının ve latifelerinin sultanıdır. Fâtır-ı Hakîm’in emrine muti olan o sultanına itâat et, kurtul!..
İKİNCİ NOTA: Hakîkatdar bir rü’yada gördüm ki, insanlara diyordum:
“Ey insan! Kur’ânın desâtirindendir ki, Cenâb-ı Hakk’ın mâsivasından hiçbir şeyi ona taabbüd edecek bir derecede kendinden büyük zannetme. Hem, sen kendini hiçbir şeyden tekebbür edecek derecede büyük tutma. Çünkü mahlûkat, Mâbudiyetten uzaklık noktasında müsâvî oldukları gibi, mahlûkiyet nisbetinde de birdirler.”
ÜÇÜNCÜ NOTA: Ey gâfil Said! Bil ki: Galat-ı his nev’inden gâyet muvakkat dünyayı lâyemut ve dâimî görüyorsun. Etrafına ve dünyaya baktığın zaman bir derece sâbit ve müstemir gördüğünden, fâni nefsini de o nazar ile sâbit telâkki ettiğinden, yalnız kıyametin kopacağından dehşet alıyorsun. Güya, kıyametin kopmasına kadar yaşayacaksın gibi, yalnız ondan korkuyorsun. Aklını başına al! Sen ve husûsi dünyan, dâimî zevâl ve fenâ darbesine ma’rûzsunuz... Senin bu galat-ı hissin ve mağlatan şu misâle benzer ki:
Bir adam elinde olan âyinesini bir hâne veya bir şehre veya bir bahçeye karşı tutsa; misalî bir hâne, bir şehir, bir bahçe o âyinede görünür. Ednâ bir hareket ve küçük bir tegayyür âyinenin başına gelse, o hayalî hâne ve şehir ve bahçede herc ü merc ve karışıklık düşer.