2- Kudret mektubları okunup fehmetmekte bir kolaylıktır.
3- Kudretin kemâlini izhar etmektir.
4- Celâlî ve cemâlî her iki nevi san’atı ibraz etmektir.
Maahaza, pek ince yazıları herkes okuyamaz ve pek büyük şeyler de nazarı ihâtaya alınamaz. İşte irşâdı teshil ve ta’mim için bir kısmını küçük harfler ile, bir kısmını da büyük harflerle yazmakla irşâdın iktizâsı yerine getirilmiştir.
Amma şeytanın talebesi olan nefsi emmâre, cismin küçüklüğünü san’atın küçüklüğüne atf etmekle, esbâbtan sudûrunu tecviz ediyor. Ve pek büyük cisimler dahi hikmet ile yaratılmamış iddiasında bulunarak bir nevi abesiyete isnad ediyor.
İ’lem Eyyühel-Aziz! Gerek cûdda, gerek rızıkta ifrat derecesinde mebzuliyet vardır. Bu ise, hikmetten uzak, abesiyete yakın görünür. Evet, eğer yaratılan şey bir gaye için yaratılıyorsa hakkın var; amma gayeler pek çoktur. Binâenaleyh, bir gayeye nazaran abesiyet hissedilse bile, gayelerin mecmûuna nazaran aynı hikmet ve aynı adâlettir.
İ’lem Eyyühel-Aziz! İnsanın san’atiyle Hâlıkın san’atı arasındaki fark: İnsan kendi san’atının arkasında görünebilir, amma Hâlık’ın masnûu arkasında yetmiş bin perde vardır. Fakat, Hâlıkın bütün masnûatı def’aten bir nazarda görünebilirse, siyah perdeler ortadan kalkar, nurânîler kalır.
İ’lem Eyyühel-Aziz! Hayvânâttan olsun nebâtâttan olsun tevellüd ile tenâsül şümulüne dahil olan her ferd vechi arzı istilâ ve tasallut etmek niyetindedir ki, arzı kendisine ve zürriyetine has ve hâlis bir mescid yapmakla Fâtırı Hakîm’in esmâ-i hüsnâsını izhar ile Hâlıkına gayri mütenâhi bir ibâdette bulunsun.
Evet, kuşların, balıkların, karıncaların yumurtalarında, eşcar ve sebzevatın semeratında ve o semeratın tohumlarındaki ifrat derecesini bulan kesret o vaziyeti tenvir eder. Lâkin âlemi şehâdetin darlığına ve müstakbel ibâdetlerin Allâm-ül-Guyûb’un ilminde mevcûd olduğuna binâen, niyetten fiile henüz çıkmayan onların ibâdetleri kabul edilmiştir.
İ’lem Eyyühel-Aziz! Kur’ânı Kerîm, ba’zan bir şeyin müteaddit gayelerinden insanlara âid bir gayeyi zikre tahsis eder. Bu ihtar içindir,