Tılsımlar Mecmuası | Yirminci Mektubun – İkinci Makamı | 34
(33-41)
İşte bilmüşahade her mevsimde rûy-i zeminde gördüğümüz bu faaliyet-i kudret, kat'iyyen delâlet eder ki; şu ef'alin menba'ı olan kudrete nisbeten en büyük şey en küçük şey kadar kolaydır. Ve hadsiz efradın îcadı ve idareleri, bir ferd kadar rahatça îcad ve idare edilir.
Üçüncüsü: Şu kâinatta, şu görünen tasarrufat ve ef'al ile hükme-den Sâni-i Kadîr'in kudretine nisbeten, en büyük küll en küçük cüz' kadar kolay gelir. Efradça kesretli bir küllînin îcadı, bir tek cüz'înin îcadı kadar suhuletlidir. Ve en âdi bir cüz'îde, en yüksek bir kıymet-i san'at gösterilebilir. Şu hakîkatın sırr-ı hikmeti üç menba'dan çıkar:
Evvelâ: İmdâd-ı Vâhidiyyetten.
Sâniyen: Yüsr-ü Vahdetten.
Sâlisen: Tecellî-i Ehadiyyetten.
Birinci menba' olan İmdad-ı Vâhidiyyet: Yâni herşey ve bütün eşya, bir tek zâtın mülkü olsa; o vakit, vâhidiyyet cihetiyle herbir şey'in arkasında, bütün eşyanın kuvvetini tahşid edebilir. Ve bütün eşya, bir tek şey gibi kolayca idare edilir. Şu sırrı, şöyle bir temsil ile fehme takrib için deriz; meselâ: Nasılki bir memleketin tek bir padişahı bulunsa, o padişah o vahdet-i saltanat kanunu cihetiyle, her bir neferin arkasında bir ordu kuvvet-i ma’nevîyesini tahşid edebilir... ve edebildiği için; o tek nefer, bir şâhı esir edebilir ve şâhın fevkinde pâdişahı namına hükmedebilir. Hem o pâdişah, vâhidiyyet-i saltanat sırriyle, bir neferi ve bir me'muru istihdam ve idare ettiği gibi, bütün orduyu ve bütün me'murlarını idare edebilir. Güya, vâhidiyyet-i saltanat sırriyle herkesi, herşey'i, bir ferdin imdadına gönderebiilir. Ve her bir ferdi, bütün efrad kadar bir kuvvete istinad edebilir; yâni ondan meded alabilir. Eğer o vâhidiyyet-i saltanat ipi çözülse ve başı bozukluğa dönse; o vakit her bir nefer, hadsiz bir kuvveti birden kaybedip, yüksek bir makam-ı nüfuzdan sukut eder, âdi bir adam makamına gelir. Ve onların idare ve istihdamları, efrad adedince müşkilât peyda eder. Aynen öyle de وَلِلَّهِ اْلمثَلُ الاَعْلَى    şu kâinatın Sâni'i, Vâhid olduğundan; her bir şey'e karşı, bütün eşyaya mütevec-cih olan esmâyı tahşid eder. Ve nihayetsiz bir san'atla, kıymettar bir sûrette îcad eder. Lüzum olsa, bütün eşya ile bir tek şey'e bakar, bak-tırır, meded verir ve kuvvetli yapar. Ve bütün eşyayı dahi o vâhidiyyet sırriyle; bir tek şey gibi îcad eder, tasarruf eder, idare eder.
Ses Yok