Tılsımlar Mecmuası | Yirminci Mektubun – İkinci Makamı | 35
(33-41)
İşte şu imdadı Vâhidiyyet sırriyledir ki; şu kâinatta, nihayet derecede mebzuliyet ve ucuzluk içinde, nihayet derecede san'atça ve kıymetçe yüksek ve âli bir keyfiyet görünüyor.
İkinci menba' olan Yüsrü Vahdet: Yâni birlik usûliyle bir merkezde, bir elden, bir kanunla olan işler; gayet derecede kolaylık veriyor. Müteaddid merkezlere, müteaddid kanuna, müteaddid ellere dağılsa müşkilât peyda eder. Meselâ: Nasılki bir ordunun bütün neferatının bir merkezden, bir kanunla, bir kumandan-ı a'zam emriyle esâsat-ı techiziyeleri yapılsa; bir tek nefer kadar kolay olur. Eğer ayrı ayrı fabrikalarda, ayrı ayrı merkezlerde techizatları yapılsa; bir ordunun techîzine lâzım olan bütün askerî fabrikalar, bir tek neferin techizatı için lâzım gelir. Demek, eğer vahdete istinad edilse; bir ordu bir nefer kadar kolay olur. Eğer vahdet olmazsa; bir nefer, bir ordu kadar techizin esâsatı cihetinde müşkilât peyda eder. Hem bir ağacın meyvelerine -vahdet noktasında- bir merkeze, bir kanuna, bir köke istinaden madde-i hayatiyye verilse; binler meyveler, tek bir meyve gibi kolay olur. Eğer her bir meyve, ayrı ayrı merkeze rabtedilse ve ayrı ayrı yerden mevadd-ı hayatiyeleri gönderilse; herbir meyve, bütün ağaç kadar müşkilât peyda eder. Çünki, bütün ağaca lâzım olan mevadd-ı hayatiye, her bir meyve için dahi lâzımdır. İşte şu iki temsil gibi, وَلِلَّهِ اْلمثَلُ الاَعْلَى şu kâinatın Sâni-i, Vâhid-i Ehad olduğu için, vahdetle iş görür ve vahdetle iş gördüğü için, bütün eşya birtek şey kadar kolay olur. Hem birtek şey'i, san'atça bütün eşya kadar kıymetli yapabillir. Ve hadsiz efradı, gayet kıymetdar bir sûrette îcad ederek; şu görünen hadsiz mebzuliyet ve nihayetsiz ucuzluk lisaniyle, cûd-u mutlakını gösterir ve hadsiz sehavetini ve nihayetsiz hallâkıyetini izhar eder.
Üçüncü menba' olan Tecellî-i Ehadiyet: Yâni Sâni'-i Zülcelâl, cisim ve cismanî olmadığı için, zaman ve mekân O'nu kayıd altına alamaz. Ve kevn ü mekân, O'nun şuhuduna ve huzuruna müdahale edemez. Ve vesait ve ecram O'nun fiiline perde çekemez. Teveccü-hünde, tecezzi ve inkısam olmaz. Bir şey, bir şeye mâni olmaz. Hadsiz ef'âli, bir fiil gibi yapar. Onun içindir ki : Bir çekirdekte, koca bir ağacı mânen dercettiği gibi; bir âlemi, bir tek ferdde dercedebilir.Bütün âlem, bir tek ferd gibi desti kudretinde çevrilir.
İkinci menba' olan Yüsrü Vahdet: Yâni birlik usûliyle bir merkezde, bir elden, bir kanunla olan işler; gayet derecede kolaylık veriyor. Müteaddid merkezlere, müteaddid kanuna, müteaddid ellere dağılsa müşkilât peyda eder. Meselâ: Nasılki bir ordunun bütün neferatının bir merkezden, bir kanunla, bir kumandan-ı a'zam emriyle esâsat-ı techiziyeleri yapılsa; bir tek nefer kadar kolay olur. Eğer ayrı ayrı fabrikalarda, ayrı ayrı merkezlerde techizatları yapılsa; bir ordunun techîzine lâzım olan bütün askerî fabrikalar, bir tek neferin techizatı için lâzım gelir. Demek, eğer vahdete istinad edilse; bir ordu bir nefer kadar kolay olur. Eğer vahdet olmazsa; bir nefer, bir ordu kadar techizin esâsatı cihetinde müşkilât peyda eder. Hem bir ağacın meyvelerine -vahdet noktasında- bir merkeze, bir kanuna, bir köke istinaden madde-i hayatiyye verilse; binler meyveler, tek bir meyve gibi kolay olur. Eğer her bir meyve, ayrı ayrı merkeze rabtedilse ve ayrı ayrı yerden mevadd-ı hayatiyeleri gönderilse; herbir meyve, bütün ağaç kadar müşkilât peyda eder. Çünki, bütün ağaca lâzım olan mevadd-ı hayatiye, her bir meyve için dahi lâzımdır. İşte şu iki temsil gibi, وَلِلَّهِ اْلمثَلُ الاَعْلَى şu kâinatın Sâni-i, Vâhid-i Ehad olduğu için, vahdetle iş görür ve vahdetle iş gördüğü için, bütün eşya birtek şey kadar kolay olur. Hem birtek şey'i, san'atça bütün eşya kadar kıymetli yapabillir. Ve hadsiz efradı, gayet kıymetdar bir sûrette îcad ederek; şu görünen hadsiz mebzuliyet ve nihayetsiz ucuzluk lisaniyle, cûd-u mutlakını gösterir ve hadsiz sehavetini ve nihayetsiz hallâkıyetini izhar eder.
Üçüncü menba' olan Tecellî-i Ehadiyet: Yâni Sâni'-i Zülcelâl, cisim ve cismanî olmadığı için, zaman ve mekân O'nu kayıd altına alamaz. Ve kevn ü mekân, O'nun şuhuduna ve huzuruna müdahale edemez. Ve vesait ve ecram O'nun fiiline perde çekemez. Teveccü-hünde, tecezzi ve inkısam olmaz. Bir şey, bir şeye mâni olmaz. Hadsiz ef'âli, bir fiil gibi yapar. Onun içindir ki : Bir çekirdekte, koca bir ağacı mânen dercettiği gibi; bir âlemi, bir tek ferdde dercedebilir.Bütün âlem, bir tek ferd gibi desti kudretinde çevrilir.
Ses Yok