Tılsımlar Mecmuası | Yirmi Dördüncü Mektup | 66
(65-80)
Şu miskin adamın hiç hakkı var mıdır ki, o san'atkâra desin: “Beni güzelleştiren bu elbiseye neden ilişip tebdil ve tağyir ediyorsun ve beni kaldırıp oturtup, meşakkatle benim istirahatımı bozuyorsun?..”
Aynen öyle de: Sâni-i Zülcelâl herbir nevi mevcudatın mâhiyetini birer model ittihaz ederek ve nukuş-u Esmâsiyle kemalât-ı san'atını göstermek için; herbir şey'e hususan zîhayata, duygularla murassa' bir vücud libasını giydirerek, üstünde kalem-i kazâ ve kaderle nakışlar yapar; cilve-i Esmâsını gösterir. Herbir mevcuda dahi, ona lâyık bir tarzda bir ücret olarak; bir kemal, bir lezzet, bir feyz veriyor.
.مَالِكُ الْمُلْكِ يَتَصَرَّفُ فِى مُلْكِهِ كَيْفَ يَشَآءُ
sırrına mazhar olan o Sâni-i Zülcelâle karşı hiçbir şey'in hakkı varmıdır ki, desin: “Bana zah-met veriyorsun. Benim istirahatimi bozuyorsun.” Hâşâ! Evet, mevcu-datın hiçbir cihette Vâcib-ül-Vücûda karşı hakları yoktur ve hak dâvâ edemezler; belki hakları, dâima şükür ve hamd ile, verdiği vücud mer-tebelerinin hakkını edâ etmektir. Çünki verilen bütün vücut merte-beleri vukuattır, birer illet ister. Fakat verilmiyen mertebeler imkânat-tır. İmkânat ise ademdir; hem nihayetsizdir. Ademler ise, illet istemez-ler. Nihayetsize illet olamaz. Meselâ mâdenler diyemezler: “Niçin ne-batî olmadık?” Şekvâ edemezler; belki vücud-u mâdenîye mazhar ol-dukları için hakları Fâtırına şükrandır. Nebâtat niçin hayvan olmadım deyip şekva edemez.. belki vücud ile beraber hayata mazhar olduğu için hakkı şükrandır. Hayvan ise, niçin insan olmadım diye şikâyet edemez..belki hayat ve vücud ile beraber kıymettar bir ruh cevheri ona verildiği için, onun üstündeki hakkı, şükrandır. Ve hâkezâ... kıyas et.
Ey insan-ı müştekî! Sen ma'dum kalmadın, vücut ni'metini giydin, hayatı tattın; câmid kalmadın, hayvan olmadın. İslâmiyet ni'metini buldun; dalâlette kalmadın, sıhhat ve selâmet ni'metini gördün; ve hâkezâ...
Ey nankör! Daha sen nerede hak kazanıyorsun ki, Cenâb-ı Hakk'ın sana verdiği mahz-ı ni'met olan vücud mertebelerine mukabil şükretmiyerek imkânat ve ademiyyât nev'inde ve senin eline geçme-diği ve sen lâyık olmadığın yüksek ni'metlerin sana verilmediğinden bâtıl bir hırsla Cenâb-ı Haktan şekvâ ediyorsun ve küfran-ı ni'met ediyorsun?..Acaba bir adam; minare başına çıkmak gibi âlî derecatlı bir mertebeye çıksın, büyük makam bulsun, her basamakta büyük bir ni'met görsün; o ni'metleri verene şükretmesin ve desin: “Niçin o minareden daha yükseğine çıkamadım” diye şekvâ ederek ağlayıp sızlasın. Ne kadar haksızlık eder; ve ne kadar küfran-ı ni'mete düşer; ne kadar büyük dîvânelik eder; dîvâneler dahi anlar...
Ses Yok