Tılsımlar Mecmuası | Yirmiyedinci Söz'ün Zeyli Sahabeler Hakkındadır | 102
(94-102)
sözümüz yok. Zaten onlar azdırlar, çabuk da intibaha gelirler. Diğer kısım ise; gayet müdhiş mağrur insanlardır ki, mezhebsizliklerini, Müçtehidîn-i İzâma müsavat dâvası altında neşretmek istiyorlar ve dinsizliklerini, sahabeye karşı müsavat dâvası altında, icra etmek istiyorlar. Çünki, evvelen: O ehl-i dalâlet sefahata girmiş, sefahete tiryâkî olmuş, sefahete mâni olan tekâlif-i Şer'iyyeyi yapamıyor. Kendine bir bahane bulmak için der ki: "Şu mesâil, içtihadiyyedirler. O mesâilde, mezhebler birbirine muhalif gidiyor. Hem onlar da bizim gibi insanlardır, hatâ edebilirler. Öyle ise biz de onlar gibi içtihad ederiz, istediğimiz gibi ibâdetimizi yaparız. Onlara tâbi olmaya ne mecburiyetimiz var?" İşte bu bedbahtlar, bu desise-i şeytâniyye ile, başlarını mezâhibin zincirinden çıkarıyorlar. Bunların şu dâvaları ne kadar çürük, ne kadar esassız olduğu Yirmiyedinci Söz'de kat'î bir surette gösterildiğinden ona havale ederiz.
Sâniyen; o kısım ehl-i dalâlet baktılar ki, Müçtehidînlerde iş bitmiyor. Onların omuzlarındaki, yalnız nazariyat-ı dîniyyedir. Halbuki, bu kısım ehl-i dalâlet, zaruriyat-ı dîniyyeyi terk ve tağyir etmek istiyorlar. "Onlardan daha iyiyiz" deseler, mes'eleleri tamam olmuyor. Çünki; Müçtehidîn, nazariyata ve kat'î olmayan teferruata karışabilirler. Halbuki, bu mezhebsiz ehl-i dalâlet, zaruriyat-ı dîniyyede dahi fikirlerini karıştırmak ve kabil-i tebdil olmayan mesâili tebdil etmek ve kat'î erkân-ı İslâmiyyeye karşı gelmek istediklerinden; elbette, zaruriyat-ı dîniyyenin hameleleri ve direkleri olan sahabelere ilişecekler. Heyhat! Değil bunlar gibi insan suretindeki hayvanlar, belki hakikî insanlar ve hakikî insanların en kâmilleri olan evliyanın büyükleri; sahabenin küçüklerine karşı müsavat dâvasını kazanamadıkları, gâyet kat'î bir surette Yirmiyedinci Söz'de isbat edilmiştir.
Sâniyen; o kısım ehl-i dalâlet baktılar ki, Müçtehidînlerde iş bitmiyor. Onların omuzlarındaki, yalnız nazariyat-ı dîniyyedir. Halbuki, bu kısım ehl-i dalâlet, zaruriyat-ı dîniyyeyi terk ve tağyir etmek istiyorlar. "Onlardan daha iyiyiz" deseler, mes'eleleri tamam olmuyor. Çünki; Müçtehidîn, nazariyata ve kat'î olmayan teferruata karışabilirler. Halbuki, bu mezhebsiz ehl-i dalâlet, zaruriyat-ı dîniyyede dahi fikirlerini karıştırmak ve kabil-i tebdil olmayan mesâili tebdil etmek ve kat'î erkân-ı İslâmiyyeye karşı gelmek istediklerinden; elbette, zaruriyat-ı dîniyyenin hameleleri ve direkleri olan sahabelere ilişecekler. Heyhat! Değil bunlar gibi insan suretindeki hayvanlar, belki hakikî insanlar ve hakikî insanların en kâmilleri olan evliyanın büyükleri; sahabenin küçüklerine karşı müsavat dâvasını kazanamadıkları, gâyet kat'î bir surette Yirmiyedinci Söz'de isbat edilmiştir.
اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى رَسُولِكَ الَّذِى قَالَ : لاَ تَسُبُّوا اَسْحَابِى لَوْ اَنْفَقَ اَحَدُكُمْ مِثْلَ اُحُدٍ ذَهَبًا مَا بَلَغَ نِصْفَ مُدٍّ مِنْ اَصْحَابِ صَدَقَ رَسُولُ اللهِ
سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَآ اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَآ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
Ses Yok