Meselâ, bir zât bir hizmetçisine yirmi altın verdi; tâ mahsus bir kumaştan kendisine bir kat libas alsın. O hizmetçi gitti, o kumaşın âlâsından mükemmel bir libas aldı, giydi.
Sonra gördü ki: O zât, diğer bir hizmetkârına bin altın verip, bir kâğıt içinde bâzı şeyler yazılı olarak onun cebine koydu, ticârete gönderdi. Şimdi, her aklı başında olan bilir ki; o sermâye, bir kat libas almak için değil. Çünki evvelki hizmetkâr, yirmi altınla en âlâ kumaştan bir kat libas almış olduğundan, elbette bu bin altın, bir kat libasa sarfedilmez. Şâyet bu ikinci hizmetkâr, cebine konulan kâğıdı okumayıp, belki evvelki hizmetçiye bakıp, bütün parayı bir dükkâncıya bir kat libas için verip, hem o kumaşın en çürüğünden ve arkadaşının libasından elli derece aşağı bir libas alsa, elbette o hâdim nihayet derecede ahmaklık etmiş olacağı için şiddetle tâzib ve hiddetle te’dib edilecektir.
Ey nefsim ve ey arkadaşım! Aklınızı başınıza toplayınız. Sermâye-i ömür ve istidâd-ı hayâtınızı hayvan gibi, belki hayvandan çok aşağı bir derecede şu hayât-ı fâniyye ve lezzet-i maddiyyeye sarfetmeyiniz. Yoksa; sermayece en âlâ hayvandan elli derece yüksek olduğunuz halde, en ednasından elli derece aşağı düşersiniz.
Ey gafil nefsim! Senin hayatının gayesini ve hayatının mâhiyetini, hem hayatının sûretini, hem hayatının sırr-ı hakîkatını, hem hayatının kemâl-i saâdetini bir derece anlamak istersen; bak:
Senin hayatının gayelerinin icmâli dokuz emirdir:
Birincisi şudur ki: Senin vücûdunda konulan duygular terâzileriyle, rahmet-i İlâhiyyenin hazînelerinde iddihar edilen ni’metleri tartmaktır ve küllî şükretmektir.
İkincisi: Senin fıtratında vaz’edilen cihâzâtın anahtarlarıyla Esmâ-i Kudsiyye-i İlâhiyyenin gizli definelerini açmaktır, Zât-ı Akdes’i o Esmâ ile tanımaktır.
Üçüncüsü: Şu teşhirgâh-ı dünyada, mahlûkat nazarında, Esmâ-i İlâhiyyenin sana taktıkları garib san’atlarını ve lâtif cilvelerini bilerek hayâtında teşhir ve izhâr etmektir.
Dördüncüsü: Lisân-ı hâl ve kalinle Hâlikının dergâh-ı Rubûbiyyetine ubûdiyyetini ilân etmektir.