Öyle ise, vahye mazhar resûllerden başka kimseye açılmayan ve kendi başıyla ona girmeye kimsenin haddi olmayan âlem-i gayb, kendi yanlarında hâzır, açık tahayyül edip ondan mâlûmat alarak yazıyorlar hülyasında bulunuyorlar. Böyle, haddinden hadsiz tecavüz etmiş mağrur hodfüruşların tekzibleri, sana fütur vermesin. Zira az bir zamanda senin hakîkatlerin onların hülyalarını zîr ü zeber edecek.
Veyahut: Fıtratları bozulmuş, vicdanları çürümüş şarlatan münafıklar, dessas zındıklar gibi ellerine geçmeyen hidâyetten halkları aldatıp çevirmek, hile edip döndürmek mi istiyorlar ki, sana karşı kâh kâhin, kâh mecnun, kâh sâhir deyip, kendileri dahi inanmadıkları halde başkalarını inandırmak mı istiyorlar? Böyle hilebaz şarlatanları insân sayıp desiselerinden, inkârlarından müteessir olarak fütur getirme. Belki daha ziyâde gayret et. Çünki onlar kendi nefislerine hile ederler, kendilerine zarar ederler ve onların fenalıkta muvaffakıyetleri muvakkattır ve istidracdır, bir mekr-i İlâhîdir.
Veyahut: Hâlık-ı hayr ve hâlık-ı şer namıyla ayrı ayrı iki ilâh tevehhüm eden Mecusîler gibi ve ayrı ayrı esbaba bir nevi ulûhiyyet veren ve onları kendilerine birer nokta-i istinad tahayyül eden esbabperestler, sanemperestler gibi başka ilâhlara dayanıp sana muâraza mı ederler! Senden istiğnâ mı ediyorlar! Demek
hükmünce, şu bütün kâinatta gündüz gibi görünen bu intizâm-ı ekmeli, bu insicam-ı ecmeli kör olup görmüyorlar. Halbuki, bir köyde iki müdür, bir şehirde iki vali, bir memlekette iki pâdişah bulunsa, intizâm zîr ü zeber olur ve insicam, herc ü merce düşer. Halbuki sinek kanadından tâ semâvat kandillerine kadar o derece ince bir intizâm gözetilmiş ki, sinek kanadı kadar şirke yer bırakılmamış. Mâdem bunlar bu derece hilaf-ı akıl ve hikmet ve münafî-i his ve bedâhet hareket ediyorlar. Onların tekzibleri seni tezkirden vazgeçirmesin.”
İşte silsile-i hakaik olan şu âyâtın yüzer cevherlerinden yalnız ifham ve ilzama dair birtek cevher-i beyânîsini icmâlen beyân ettik. Eğer iktidarım olsaydı, birkaç cevherlerini daha gösterseydim, “Şu âyetler tek başıyla bir mu’cizedir” sen dahi diyecektin. Amma ifham ve tâlimdeki Beyânât-ı Kur’aniyye o kadar hârikadır, o derece letafetli ve selasetlidir; en basit bir âmi, en derin bir hakîkatı onun beyânından kolayca tefehhüm eder.