Sözler | YirmiBeşinci Söz | 421
(365-462)

İşte şu âyetler, Cenâb-ı Hakk’ın koyun, keçi, inek, deve gibi mahlûklarını insânlara hâlis, safi, leziz bir süt çeşmesi; üzüm ve hurma gibi masnu’ları da insânlara lâtif, leziz, tatlı birer ni’met tablaları ve kazanları; ve arı gibi küçük mu’cizât-ı kudretini şifalı ve tatlı güzel bir şerbetçi yaptığını âyet şöylece gösterdikten sonra tefekküre, ibrete, başka şeyleri de kıyas etmeğe teşvik için

der, hâtime verir.

Altıncı Nükte-i Belâgat: Kâh oluyor ki âyet, geniş bir kesrete ahkâm-ı Rubûbiyyeti serer, sonra birlik ciheti hükmünde bir rabıta-i vahdet ile birleştirir, veyahut bir kaide-i külliyye içinde yerleştirir. Meselâ:

İşte Âyet-ül Kürsi’de on cümle ile on tabaka-i tevhidi ayrı ayrı renklerde isbat etmekle beraber

cümlesiyle gayet keskin bir şiddetle şirki ve gayrın müdahalesini keser, atar. Hem şu âyet ism-i âzamın mazharı olduğundan, hakaik-i İlâhiyyeye ait mânâları âzamî derecededir ki, âzamiyyet derecesinde bir tasarruf-u Rubûbiyyeti gösteriyor. Hem umum semâvat ve arza birden müteveccih tedbir-i Ulûhiyyeti en âzamî bir derecede umuma şamil bir hafîziyyeti zikrettikten sonra; bir rabıta-i vahdet ve birlik ciheti, o âzamî tecelliyatlarının menba’larını ile hülâsa eder. Hem meselâ:

Dinle
-