Sözler | YirmiYedinci Söz | 484
(480-496)

Altıncısı: Selef-i Sâlihînin müçtehidîn-i izâmı, asr-ı nur ve asr-ı hakikat olan asr-ı sahabeye yakın olduklarından, safi bir nur alıp, hâlis bir içtihad edebilirlerdi. Şu zamanın ehl-i içtihadı ise, o kadar perdeler arkasında ve uzak bir mesâfede hakikat kitabına bakar ki, en vâzıh bir harfini de zor ile görebilirler.

Eğer desen: “Sahabeler de insândırlar, hatâdan, hilâftan hâlî olmazlar. Halbuki, içtihadatın ve ahkâm-ı şeriatın medârı, sahabelerin adâleti ve sıdkıdır ki, hattâ ümmet “Sahabeler umumen âdildirler, doğru söylerler” diye ittifak etmişler.

Elcevab: Evet sahabeler ekseriyet-i mutlaka itibariyle hakka aşık, sıdka müştak, adâlete hahişgerdirler. Çünki yalanın ve kizbin çirkinliği, bütün çirkinliğiyle ve sıdkın ve doğruluğun güzelliği, bütün güzelliğiyle o asırda öyle bir tarzda gösterilmiş ki, ortalarındaki mesâfe Arşdan Ferşe kadar açılmış. Esfel-i sâfilîndeki Müseylime-i Kezzâb’ın derekesinden â’lâ-yı illiyyînde olan Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın derece-i sıdkı kadar bir ayrılık görülmüştür. Evet Müseylime’yi esfel-i safilîne düşüren kizb olduğu gibi, Muhammed-ül Emin Aleyhissalâtü Vesselâm’ı âlâ’yı illiyyîne çıkaran sıdktır ve doğruluktur.

İşte, hissiyat-ı ulviyyeyi taşıyan ve mehâsin-i ahlâkiyyeye perestiş eden ve Şems-i Nübüvvetin ziyâ-i sohbetiyle nurlanan sahabeler, o derece çirkin ve sukuta sebeb ve Müseylime’nin maskara-âlûd müzahrafat dükkânındaki kizbe, ihtiyarıyla ellerini uzatmamak ve küfürden çekindikleri gibi küfrün arkadaşı olan kizbden çekinmeleri ve o derece güzel ve medâr-ı fahr ve mübahat ve mi’rac-ı suud ve terakki ve Fahr-i Risâlet’in hazine-i âliyyesinde en revaçlı bulunan ve şaşaa-i cemâliyle içtimaat-ı insânîyyeyi nurlandıran sıdka ve doğruluğa ve hakka -ve bilhassa ahkâm-ı şer’iyye rivayetinde ve tebliğinde- elbette ellerinden geldiği kadar talib ve muvafık ve âşık olmaları kat’îdir, zarurîdir, şüphesizdir. Halbuki şu zamanda, kizb ve sıdkın ortasındaki mesâfe o kadar kısalmış ki, âdeta omuz omuza vermişler. Sıdktan yalana (geçmek) pek kolay gidiliyor. Hattâ siyaset propagandası vasıtasıyla yalancılık, doğruluğa tercih ediliyor. İşte en çirkin şey, en güzel şeylerle beraber bir dükkânda, bir fiatla satılsa; elbette pek âlî olan ve hakikat cevherine giden sıdk ve hak pırlantası o dükkâncının mârifetine ve sözüne itimad edip, körü körüne alınmaz.

* * *
Dinle
-