Hikmetteki desâtir, hükümette nevâmis, hakta olan kavânîn, kuvvetteki kavâid birbiriyle olmazsa müstenid ve müstemid:
Cumhur-u Nasda olmaz, ne müsmir ve müessir. Şeriatte şeâir; kalır mühmel, muattal. Umur-u nâsda olmaz, müstenid ve mu’temid.
Zaman olur zıd, zıddını saklarmış. Lisan-ı siyasette lâfz, mânanın zıddıdır. Adâlet külâhını (*)
Zulüm başına geçirmiş. Hamiyet libasını, hıyanet ucuz giymiş.
Cihad ve hem gazâya, bâğy ismi takılmış. Esaret-i hayvânî, istibdâd-ı şeytanî; hürriyet nam verilmiş. Zıdlarda emsâl olmuş, sûretlerde
tebâdül, isimlerde tekabül, makamlarda becâyiş-i mekânî.
Menfaat üzere çarhı kurulmuş olan siyaset-i hâzıra; müfteristir, canavar.
Aç olan canavara karşı tahabbüb etsen; merhametini değil, iştihasını açar.
Sonra döner, geliyor; tırnağının, hem dişinin kirasını senden ister.
Cinayeti Büyük Olur
Hayvanın hilâfına, insândaki kuvveler, fıtrî tahdid olmamış. Onda çıkan hayr ü şer, lâyetenâhî gider.
Onda olan hodgâmlık, bundan çıkan hodbinlik, gurur, inad birleşse; öyle günah oluyor (**) ki beşer şimdiye kadar
Ona isim bulmamış. Cehennem’in lüzumuna delil olduğu gibi, cezası da yalnız Cehennem olabilir.
Hem meselâ: Bir adam, tek yalancı sözünü doğru göstermek için, İslâm’ın felâketini kalben arzu eder.
Şu zaman da gösterdi: Cehennem lüzumsuz olmaz, Cennet ucuz değildir.
(*) Bu zamanı tam görmüş gibi bahseder.
(**) Bunda da bir işaret-i gaybiyye var