: Kuvve-i şeheviye ile Arz’da fesad hasıl olur, kuvve-i gadabiyenin tecavüzüyle katl ü kıtale mahal olur. Halbuki Arz, takva üzerine te’sis edilmiş bir mescid hükmündedir.
: Fesad ile sefk gibi iki rezileyi birbirine atf ve cem’eder. Çünkü fesad, sefk-i dima’ya sebebdir.
nin ye tercihan zikrinden anlaşılıyor ki; sefk, zulmen yapılan katldir. Bu ise fesada daha münâsibdir. Çünkü katlin ifade ettiği ma’na, katlin mubah kısmına da şamildir. Cihadda veya bir cemâatı kurtarmak için yapılan katiller gibi ki; bu katl, fesada münâsib olmaz.
: Sefk kelimesinin delâlet ettiği ırâka-i demdeki demi te’kiddir.
: Beşerin ca’lindeki hikmeti soran melâikeye, sanki şöyle bir i’tirâz vârid olmuştur: “Beşerin Allah’a yapacağı ibâdet ve takdis, onun ca’line sebeb-i kâfi gelmez mi ki, ca’linin hikmetini soruyorsunuz?” İşte “vav-ı haliye” ile zikredilen
ilââhir cümlesi, güya o i’tirâzı ref’etmeye işârettir.
: Maasiden ma’sûm melâikenin cemâatlerinden kinayedir. Cümlenin cümle-i ismiye şeklinde zikredilmesi; tesbihin melâikeye bir seciye olduğuna ve melâikenin tesbihâta mülazım ve müdavim olduklarına işârettir.
: Bizler, bütün ibâdetlerin sana mahsus olduğunu kâinata i’lân ve Cenâb-ı Ulûhiyetine lâyık olmayan şeylerden münezzeh olduğuna îman ve bütün evsaf-ı azamet ve celâl ile muttasıf olduğuna i’tikâd ediyoruz.