Mesnevî-i Nûriye | Şule | 239
(236-242)

İ’lem Eyyühel Aziz! Mü’minler ibâdetlerinde, duâlarında birbirine dayanarak cemâatle kıldıkları namaz ve sâir ibâdetlerinde büyük bir sır vardır ki; her bir ferd, kendi ibâdetinden kazandığı miktardan pek fazla bir sevab cemâatten kazanıyor. Ve her bir ferd ötekilere duâcı olur, şefâatçi olur, tezkiyeci olur, bilhassa Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâma... Ve keza, her bir ferd arkadaşlarının saadetinden zevk alır ve Hallâkı kâinata ubûdiyet etmeye ve saadeti ebediyeye namzed olur.

İşte mü’minler arasında, cemâatler sayesinde husûle gelen şu ulvî, ma’nevî teâvün ve birbirine yardımlaşmak ile hilâfete haml, emanete mazhar olmakla beraber mahlûkat içerisinde mükerrem ünvanını almıştır.

İ’lem Eyyühel Aziz! Bir şeyden uzak olan bir kimse, yakın olan adam kadar o şeyi göremez. Ne kadar zeki olursa olsun, o şeyin ahvâli hakkında ihtilâfları olduğu zaman yakın olanın sözü muteberdir. Binâenaleyh, Avrupa feylesofları maddiyatta şiddeti tevaggulden dolayı îman, İslâm ve Kur’ânın hakâikından pek uzak mesafelerde kalmışlardır. Onların en büyüğü, yakından hakâiki İslâmiyeye vukufu olan âmi bir adam gibi de değildir. Ben böyle gördüm, nefsül emir de benim gördüğümü tasdik eder. Binâenaleyh, şimşek, buhar gibi fennî mes’eleleri keşfeden feylesoflar, Hakkın esrârını, Kur’ân nurlarını da keşfedebilirler diyemezsin. Zîra onun aklı gözündedir. Göz ise kalb ve ruhun gördüklerini göremez. Çünkü kalblerinde can kalmamıştır. Gaflet, o kalbleri tabiat bataklığında çürütmüştür.

İ’lem Eyyühel Aziz! Sem’, basar, hava, su gibi umûmî ni’metler daha ehemmiyetli, daha kıymetli olduklarına nazaran, husûsi şahsî ni’metlerden kat kat fazla şükre istihkak ve liyâkatleri vardır.

Binâenaleyh, o gibi umûmî ni’metlere karşı nankörlük edip şükran etmemek, en büyük küfrânı ni’met sayılır. Hal bu merkezde iken, ba’zı insanlar şahıslarına âid husûsi ni’metlere karşı Allah’a şükrederlerse de, şu umûmî ni’metler onlara şümulü yokmuş gibi fikirlerine bile gelmiyor. Halbuki en büyük ni’met âmm ve dâimî olan ni’metlerdir. Umûmîyet kemâl ve ehemmiyete delil olduğu gibi, devam da ulviyet ve kıymete delâlet eder.

Dinle
-