Mektubat | Dördüncü Mektup | 19
(19-21)
DÖRDÜNCÜ MEKTUP

Aziz kardeşlerim!

Ben şimdi Çam Dağında, yüksek bir tepede, büyük bir çam ağacının tepesinde, bir menzilde bulunuyorum. İnsten tevahhuş ve vuhuşa ünsiyet ettim. İnsanlarla sohbet arzu ettiğim vakit, hayâlen sizleri yanımda bulur, bir hasbihal ederim, sizinle müteselli olurum. Bir mâni olmazsa, bir-iki ay burada yalnız kalmak arzusundayım. Barla’ya dönsem, arzunuz veçhile sizden ziyâde müştak olduğum şifahî bir musahabe çâresini arayacağız. Şimdi bu çam ağacında hâtıra gelen iki-üç hâtırayı yazıyorum.

Birincisi: Bir parça mahrem bir sırdır; fakat senden sır saklanmaz. Şöyle ki:

Ehl-i hakîkatın bir kısmı nasılki İsm-i Vedûd’a mazhardırlar ve âzamî bir mertebede o ismin cilveleriyle, mevcûdâtın pencereleriyle Vâcibü’l-Vücûd’a bakıyorlar.. öyle de: Şu hiç-ender hiç olan kardeşinize, yalnız hizmet-i Kur’ân’a istihdamı hengâmında ve o hazine-i bînihayenin dellâlı olduğu bir vakitte, İsm-i Rahîm ve İsm-i Hakîm mazhariyetine medâr bir vaziyet verilmiş. Bütün Sözler, o mazhariyetin cilveleridir. İnşâallah o Sözler,

sırrına mazhardırlar.

Dinle
-