Mektubat | On Dördüncü ve On Beşinci Mektup | 50
(50-60)
ON DÖRDÜNCÜ MEKTUP

Te’lif edilmemiştir.

* * *

ON BEŞİNCİ MEKTUP


Aziz kardeşim!

Senin birinci suâlin ki: Sahabeler nazar-ı velâyetle müfsidleri neden keşfedemediler? Tâ Hulefâ-yı Râşidîn’in üçünün şehâdetini netice verdi. Halbuki küçük Sahabelere, büyük velilerden daha büyük deniliyor?

Elcevab: Bunda iki makam var.

BİRİNCİ MAKAM: Dakik bir sırr-ı velâyetin beyâniyle suâl halledilir. Şöyle ki:

Sahabelerin velâyeti, velâyet-i kübrâ denilen, veraset-i nübüvvetten gelen, berzah tarikına uğramıyarak, doğrudan doğruya zâhirden hakîkata geçip, akrebiyet-i İlâhîyenin inkişafına bakan bir velâyettir ki, o velâyet yolu, gâyet kısa olduğu halde gâyet yüksektir. Hârikaları az, fakat meziyyatı çoktur. Keşif ve kerâmet orada az görünür. Hem evliyânın kerâmetleri ise, ekserîsi ihtiyarî değil. Ummadığı yerden, ikram-ı İlâhî olarak bir hârika ondan zuhur eder. Bu keşif ve kerâmetlerin ekserisi de, seyr ü sülûk zamanında, tarîkat berzahından geçtikleri vakit, âdi beşeriyetten bir derece tecerrüd ettiklerinden, hilaf-ı âdet hâlâta mazhar olurlar. Sahabeler ise, sohbet-i nübüvvetin in’ikasiyle ve incizabiyle ve iksiriyle tarîkattaki seyr ü sülûk dâire-i azîminin tayyına mecbûr değildirler. Bir kademde ve bir sohbette zâhirden hakîkata geçebilirler. Meselâ: Nasılki dün geceki Leyle-i Kadr’e ulaşmak için iki yol var:

Dinle
-