Aziz, Gayretli, Ciddî, Hakîkatlı, Hâlis, Dirayetli Kardeşim!
Bizim gibi hakîkat ve âhiret kardeşlerin, ihtilâf-ı zaman ve mekân sohbetlerine ve ünsiyetlerine bir mâni’ teşkil etmez. Biri şarkta, biri garbda, biri mâzîde, biri müstakbelde, biri dünyada, biri âhirette olsa da; beraber sayılabilirler ve sohbet edebilirler. Husûsan birtek maksad için bir tek vazifede bulunanlar, birbirinin aynı hükmündedirler. Sizi her sabah yanımda tasavvur edip, kazancımın bir kısmını, bir sülüsünü (Allah kabûl etsin) size veriyorum. Duâda, Abdülmecid ve Abdurrahman ile berabersiniz. İnşâallah her vakit hissenizi alırsınız... Sizin dünyaca ba’zı müşkilâtınız, senin hesabına beni bir parça müteessir etti. Fakat mâdem dünya bâkî değil ve musîbetlerinde bir nevi hayır vardır; senin bedeline “Yâhu bu da geçer” kalbime geldi.
düşündüm, okudum, dedim. Senin yerine teselli buldum. Cenâb-ı Hak bir abdini severse, dünyayı ona küstürür, çirkin gösterir. İnşâallah sen de o sevgililerin sınıfındansın.