“Sözler”in neşrine mânilerin çoğalması sizi müteessir etmesin. İnşâallah neşrettiğin miktar bir rahmete mazhar olduğu zaman, pek bereketli bir sûrette o nurlu çekirdekler, kesretli çiçekler açacaklar.
Ba’zı suâller soruyorsunuz. Aziz kardeşim, yazılan galib Sözler ve Mektublar; ihtiyarsız, def’î ve ânî bir sûrette kalbe geliyordu, güzel oluyordu. Eğer ihtiyar ile Eski Said gibi kuvve-i ilmiye ile düşünüp cevab versem, sönük düşer; noksan olur. Bir miktardır ki; tulûât-ı kalbiye tevakkuf etmiş, hâfıza kamçısı kırılmış, fakat cevabsız kalmamak için gâyet muhtasar birer cevab yazacağız:
Birinci Suâliniz: Mü’minin mü’mine en iyi duâsı nasıl olmalıdır?
Elcevab: Esbâb-ı kabûl dâiresinde olmalı. Çünkü ba’zı şerâit dahilinde duâ makbûl olur. Şerâit-i kabûlün içtimâı nisbetinde makbûliyeti ziyâdeleşir. Ezcümle: Duâ edileceği vakit, istiğfar ile ma’nevî temizlenmeli, sonra makbûl bir duâ olan salâvat-ı şerîfeyi şefaatçı gibi zikretmeli ve âhirde yine salâvat getirmeli. Çünkü iki makbûl duânın ortasında bir duâ makbûl olur. Hem yâni “Gıyaben ona duâ etmek”; hem hadîste ve Kur’ânda gelen me’sur duâlarla duâ etmek. Meselâ:
gibi câmi’ duâlarla duâ etmek; hem hulûs ve huşû’ ve huzur-u kalb ile duâ etmek; hem namazın sonunda, bilhassa sabah namazından sonra; hem mevâki’-i mübârekede, husûsan mescidlerde; hem Cum’ada, husûsan sâat-ı icâbede; hem şuhûr-u selâsede, husûsan leyâli-i meşhûrede; hem ramazanda, husûsan leyle-i kadir’de duâ etmek kabûle karîn olması rahmet-i İlâhîyyeden kaviyyen me’muldür. O makbûl duânın ya aynen dünyada eseri görünür veyahut duâ olunanın âhiretine ve hayat-ı ebediyesi cihetinde makbûl olur. Demek aynı maksad yerine gelmezse, duâ kabûl olmadı denilmez; belki daha iyi bir sûrette kabûl edilmiş denilir.
İkinci Suâliniz: Sahâbe-i Kirâm Hazeratına Radıyallahu Anh denildiğine binâen, başkalara da bu ma’nada söylemek muvafık mıdır?