Elcevab: Evet denilir. Çünkü Resûl-i Ekrem’in bir şiârı olan Aleyhissalâtü Vesselâm kelâmı gibi Radıyallahu Anh terkibi, Sahâbeye mahsus bir şiar değil, belki Sahâbe gibi verâset-i nübüvvet denilen velâyet-i kübrâda bulunan ve makam-ı rızaya yetişen Eimme-i Erbaa, Şah-ı Geylanî, İmâm-ı Rabbânî, İmâm-ı Gazâlî gibi zâtlara denilmeli. Fakat örf-ü ulemâda Sahâbeye, Radıyallahu Anh; Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiîne, Rahimehullah; onlardan sonrakilere, Gaferehullah; ve Evliyâya, Kuddise Sirruhu denilir.
Üçüncü Suâliniz: Başta müçtehidîn-i izam imamları mı efdal, yoksa hak tarîkatların şâhları, aktabları mı efdaldir?
Elcevab: Umum müçtehidîn değil; belki Ebû Hanife, Mâlik, Şafiî, Ahmed İbn-i Hanbel; şahların, aktabların fevkındedirler. Fakat husûsi faziletlerde Şâh-ı Geylânî gibi ba’zı hârika kutuplar, bir cihette daha parlak makama sâhiptirler. Fakat küllî fazilet imamlarındır. Hem tarikat şahlarının bir kısmı, müçtehidlerdendir; onun için umum müçtehidîn, aktabdan daha efdaldir denilmez. Fakat Eimme-i Erbaa, Sahâbeden ve Mehdi’den sonra en efdallerdir denilir.
Dördüncü Suâliniz:
de hikmet ve gaye nedir?
Elcevab: Cenâb-ı Hak, Hakîm ismi muktezası olarak, vücûd-u eşyada bir merdivenin basamakları gibi bir tertib vaz’etmiş. Sabırsız adam teennî ile hareket etmediği için, basamakları; ya atlar düşer veya noksan bırakır; maksud damına çıkamaz. Onun için hırs mahrumiyete sebebdir. Sabır ise müşkilâtın anahtarıdır ki,
durub-u emsâl hükmüne geçmiştir. Demek Cenâb-ı Hakk’ın inâyet ve tevfiki, sabırlı adamlarla beraberdir.
Çünkü sabır üçtür:
Biri: Masiyetten kendini çekip sabretmektir, şu sabır takvâdır,
sırrına mazhar eder.
İkincisi: Musîbetlere karşı sabırdır ki, tevekkül ve teslimdir.
şerefine mazhar ediyor.