Mektubat | On İkinci Mektup | 42
(42-45)
ON İKİNCİ MEKTUP



Aziz kardeşlerim!

O gece benden suâl ettiniz, ben cevabını vermedim. Çünkü: Mesâil-i îmaniyenin münakaşa sûretinde bahsi câiz değildir. Siz münakaşa sûretinde bahsetmiştiniz. Şimdilik münakaşanızın esası olan üç suâlinize gayet muhtasar bir cevab yazıyorum. Tafsîlini, eczacı efendinin isimlerini yazmış olduğu Sözler’de bulursunuz. Yalnız, kader ve cüz’-ü ihtiyarîye âid Yirmi Altıncı Söz hâtırıma gelmemişti, size söylememiştim, ona da bakınız, fakat gazete gibi okumayınız. Eczacı efendinin o Sözler’i mütâla’a etmesini havale ettiğimin sırrı şudur ki: O çeşit mes’elelerdeki şüpheler, erkân-ı îmaniyenin za’fından ileri geliyor. O Sözler ise, erkân-ı îmaniyeyi tamamiyle isbat ederler.

BİRİNCİ SUÂLİNİZ: Hazret-i Âdem’in (A.S.) Cennet’ten ihracı ve bir kısım benî-âdemin Cehennem’e idhali ne hikmete mebnîdir?

Elcevab: Hikmeti, tavziftir... Öyle bir vazife ile me’mur edilerek gönderilmiştir ki; bütün terakkiyat-ı ma’nevîye-i beşeriyenin ve bütün isti’dâdat-ı beşeriyenin inkişaf ve inbisatları ve mâhiyet-i insaniyenin bütün esmâ-i İlâhîyeye bir âyine-i câmia olması, o vazifenin netayicindendir. Eğer Hazret-i Âdem Cennet’te kalsaydı; melek gibi makamı sâbit kalırdı, isti’dâdat-ı beşeriye inkişaf etmezdi. Halbuki yeknesak makam sâhibi olan melâikeler çoktur, o tarz ubûdiyet için insana ihtiyaç yok. Belki hikmet-i İlâhîyye, nihayetsiz makamatı kat’edecek olan insanın isti’dâdına muvafık bir dâr-ı teklifi iktiza ettiği için, melâikelerin aksine olarak mukteza-yı fıtratları olan ma’lûm günahla Cennet’ten ihraç edildi. Demek Hazret-i Âdem’in Cennet’ten ihracı, ayn-ı hikmet ve mahz-ı rahmet olduğu gibi; küffarın da Cehennem’e idhalleri, haktır ve adâlettir.

Dinle
-